Siyaset kanımızda

Siyaset kanımıza işlemiş.

Hiçbir yerde onsuz yapamıyoruz.

Evde siyaset...

İşte siyaset...

Sokakta siyaset...

Kahvede siyaset...

Camide siyaset...

Düğünde siyaset...

Cenazede siyaset...

Çarşıda siyaset...

Pazarda siyaset...

İki kişi bir araya gelse üçüncü kişi siyaset oluyor.

Onsuz yapamıyoruz.

Aldığımız nefes...

Yediğimiz gıda...

İçtiğimiz su misali her yerde siyaset var.

Okulların her türlüsünde.

İlim irfan yuvası üniversitelerde siyaset en önde koşturuyor.

İlim siyasetin arkasında.

Siyasetin gölgesi her yerde.

Toplantılarda...

İhracatta...

İthalatta...

Ticarette...

Sevgide...

Saygıda...

Yolda, tatilde, işte, gezide.

Berberde...

Terzide...

Kasapta...

Arabada...

Otobüste...

Metrobüste...

Metroda...

Trende yanımızda, sağımızda solumuzda kim varsa hep siyaset.

Siyasetsiz olmuyor.

Her şeyin siyaseti var.

Her şeyin siyaseti olunca siyasetsiz olmuyor.

İşin siyasetini bilen kazanıyor.

Öylesine kendimizi kaptırmışız ki değme siyasetçilere taş çıkartacak konuşmacılar çıkıyor ortaya.

Kadını, erkeği...

Yaşlısı, genci...

Öğrencisi, öğretmeni...

İşçisi, hamalı...

Memuru, amiri herkes siyasetin içinde.

Hem de göbeğine kadar.

Hatta boğazına kadar siyasete bulaşmış durumdayız.

Onsuz olmuyor.

Yapamıyoruz!

İki lafı evirip çevirip gene lafı siyasete getiriyoruz.

Ya övüyoruz.

Ya sövüyoruz.

Olumlu veya olumsuz.

Eleştirilerin sınırı yok.

Sevdik mi veya takım tutar gibi tuttuk mu bir partiyi ya da liderini, başkasını gözümüz görmüyor.

Varsa yoksa ille de o.

Siyaset öyle bir şey.

Kanımıza işlemiş.

Yeme içme gibi nefes alıp verme gibi benliğimizi kaplamış.

Siyasetsiz olmuyor.

Siyaset kanımızda, canımızda.