Siyasi Erdem
Kıymetli okur, yakın tarihin en büyük felaketinin üstünden 12 gün geçti.
Asla unutulmayacak bir acı yaşadık. Yalnızca bedenimiz değil, ruhumuz ve hatta zihnimiz de enkaz altında kaldı.
Devlet millet el ele binlerce vatandaşın yardımına koştuk. Belki koşmak ifadesi de yetersiz, adeta uçmaya çalıştık.
İş makinesi taşıyan TIR’ın görüntüsünü izlemeyen kalmamıştır herhalde.
Normal şartlar altında trafik terörü diyeceğimiz bir hızla tipi, yağmur ve çetin yol şartlarına rağmen uçar gibi giden tırın görüntüsü, aslında bir yönüyle milletimizin feryadı ve çığlığıydı.
‘Hızlı giden bir tır görüntüsüne ağlamak’ üstüne sayfalarca yazı kaleme alınacak bir duyguydu.
Tam bir teyakkuz haliyle bölgeye erişmek için verilen mücadelede elbette ki yetişemediğimiz canlar oldu. Kaybımız çok çok büyük. Acımız tarifsiz, katlanılmaz ve derin.
İlk anından bugüne gelene kadar biz, hep milletçe dayanışmadan yana olduk. Böylesi bir günde tartışmaları, eleştirileri, saldırıları ve siyaset yapmayı sığ ve vasat bulduk. Ancak ne yazık ki bu vasatlığı konuşmak ve bir noktada muhatap olmak zorunda kaldık.
Ki bu ahkam kesmeler, bu kara kampanyalar, bilgi kirliliği ve manipülasyon amaçlı propaganda devam ediyor.
Siyaseten politika üretemeyen, proje geliştiremeyen, vatandaşa umut ve moral veren bir söz söyleyemeyenlerin elindeki tek argüman ‘nefret’ olarak görünüyor.
Tüm politik retoriğini saldırganlık ve nefret üzere inşa edenlere, terör örgütleri ve onlara enstürman olanlara bir cevap verdiğimiz zaman da sert ve suçlu görülüyoruz.
Kimse kusura bakmasın!
Bir fikir işçisi olarak benim için beş temel unsur vardır: Vatan, Millet, Devlet, Bayrak ve Hürriyet!
Son 12 günde bu beş temel unsurun ikisinin tehdit altında olduğunu daha önce kaleme aldım. Tekraren ifade etmek istemiyorum fakat altını çizmem gerekir ki bu unsurlara karşı bir saldırı olduğunda tarafımız da tavrımız de nettir.
Milleti ve devleti acziyet içinde gösterme, ‘devlet yok’ ifadesiyle tüm süreçleri adeta terör propagandasına malzeme kılma çabasına muhakkak ki bir cevap verilmelidir. Verildi de!
Bu cevabın sertliği ve şiddetinin sorumlusu biz değil; acıdan rant devşirenler, halkımızın mağduriyetini terörize edenler ve bilhassa kendilerince bir yargılamayla suçluyu bulup kamuoyunda nefreti körükleyenlerdir.
Siyaseten kimin ne yaptığını özetleyen açıklama MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’dan geldi. Sayın Büyükataman’ın yazılı açıklamasını tarihe not düşmek adına birerbir “tırnak içinde” aktarıyorum:
“Depremin ilk günü Sayın Genel Başkanımızın talimatları ile MHP heyeti de deprem bölgelerinde incelemelerde bulunmak ve aziz milletimizin yaşadığı sıkıntıları paylaşmak üzere görevlendirildi.”
“İlk günden bu yana MHP heyetinin deprem bölgelerinde yaptığı çalışmaların yanında, yine Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı deprem bölgelerine koşmuş; hem enkaz altında kalan vatandaşlarımıza ulaşmak için arama kurtarma faaliyetlerine katılmış hem de bölgeye yardımların ulaşması ve dağıtılması konusunda önemli çalışmalar yapmıştır.”
“Devletimiz ve milletimiz asrın felaketinin yaralarını sarmak için olağanüstü bir fedakârlık ve gayretle çalışmalarını sürdürürken FETÖ tarafından yönlendirilen bir takım yayın organları devletimizi hedef almaya ve milletimizi bölmeye yönelik bir iftira kampanyası başlatmıştır.”
“Türkiye tek vücut olmuş felaketin yaralarını sarmaya çalışırken Altılı Masa ortakları da enkazların üzerinde siyaset yapmaktan ve toplumu kutuplaştırıcı açıklamalardan geri durmayarak ‘Devlet Yok’ algısını oluşturmaya çalışmışlardır.”
“İnsanlar enkaz altında kurtarılmayı beklerken Kılıçdaroğlu, ‘İktidarla hizaya gelmem’ diyerek şov yapmış ve çok geçmeden Diyarbakır’da Pervin Buldan ile beraber açıklama yaparak HDP ile aynı hizaya gelmiştir.”
“İP Genel Başkanı Meral Akşener ise ‘Bugün bu karmaşanın temel problemi tek adam sistemidir’ sözleriyle bozguncu kervana dâhil olmuştur.”
“Altılı Masa milletimizin yardımına koşmak, çözüm üretmek, yardım etmek yerine iftira kampanyalarıyla enkazların üzerinde ellerini ovuşturarak oy hesabı yapmış ve çirkin yüzünü bir kez daha göstermiştir.”
“CHP Grup Başkanvekili, ‘Devlet Nerede?’ sorusuyla yaptıkları algı oyunlarını bozan Sayın Genel Başkanımızı hadsizce hedef almıştır.”
“Türkiye düşmanlarına DEVA, Türk milletine BELA olmaya ant içmiş olan Ali Babacan ise FETÖ’cülerin yalanları üzerinden Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye iftira atmaktan çekinmemiştir.”
“Ülkücü Hareket en başından beri tüm imkânlarıyla sahada vatandaşlarımızın derdine derman olmak için ter dökerken Zillet Masası ve Ali Babacan insanlarımızın acılarını sömürerek oy devşirmeye niyetlenecek kadar alçalmıştır.”
“Devletimiz askeri, polisi, sağlık görevlisi, arama kurtarma ekipleri, madencisi, itfaiyecisi ile sahada mücadele ederken hiçbir işe yaramayan algıcı laf ebeleri iftiralarla Devletimize saldırarak çalışmaları aksatmaya yeltenmişlerdir.”
“Sosyal medya şovmenlerinin yalan haberleri arama kurtarma çalışmalarını aksatmış, insanlarımızın canına mâl olacak boyutlara ulaşmıştır.”
“Enkaz altında canı pahasına mücadele veren kahraman ekiplerimizin emekleri sosyal medya şovmenlerine kurban edilmeye çalışılmıştır.”
“Acılarımız üzerinden oy devşirmeye, fitne çıkarmaya, toplumu kutuplaştırmaya, kahramanlarımızın emeklerini heba etmeye çalışan Zillet paydaşları şunu iyi bilmelidir: Türk milleti, her şart altında bir ve beraberdir. Son olarak yaşadığımız büyük felaketin ardından omuz omuza tam bir seferberlik halinde deprem bölgelerine koşması da bunun en güzel örneklerindendir. Milliyetçi Hareket Partisi de ilk andan itibaren olduğu gibi devletimizin kurumlarıyla ve kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde deprem bölgelerine koşmaya, vatandaşlarımızla tek yürek olup yaralarını sarmaya devam edecektir. Sosyal medya şarlatanlarını, emek hırsızlarını, toplumu bölüp enkaz altından oy çıkarmaya çalışan siyasileri aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz. Her zaman olduğu gibi yine en güzel cevabı büyük Türk milleti verecektir.”
Bunlar olmadı, yaşanmadı, konuşulmadı diyen varsa buyursun gelsin!
Kara günümüzde dünya yardıma koşarken içeride bu yersiz, zamansız ve sorumsuz yaklaşım sergilenmedi diyen ya da bunu doğru bulan varsa buyursun gelsin!
Artık konuşup tartışabiliriz!
Ayrıca hatırlatmak ve hakkını teslim etmek gerekir ki MHP teşkilatları, afetin ilk gününden itibaren organize bir şekilde çalıştı.
6-15 Şubat tarihleri arasında sadece MHP kadrolarının yaptığı nakdi yardım 38 milyonu aştı.
Ülkü Ocakları’nın arama kurtarma ekiplerinde yer alan bin 200’den fazla farklı yaş gruplarındaki gençler canını dişine taktı.
Enkaz altından can kurtardı, elleriyle tırnaklarını kaybedecek derecede molozları kazıdı; ekmek, su, çorba ve kıyafet dağıttı, yük taşıdı, erzak boşalttı, çadırlar kurdu, odun kırdı, soba yaktı, çöp topladı, ölenlerin yasını paylaştı, kurtulan her canda gözyaşı döktü…
Kelimenin tam anlamı ile ‘adanmışlar ordusu’ olarak onca iş yaptı da bir tek şov yapmadı! Ve sadece erdemli davranarak yaptıklarını anlatmadı diye mi bunca saldırı?
Öyleyse istediğiniz ve elinizden geldiği kadar saldırın!
Hak ve hakikat ortadadır! Elbette her daim haklı ve kazanacak olan doğruluktur!
Esen kalın…