SONUNDA ŞEHADET VAR OĞLUM!..
Eski Özel Kuvvetler komutanı emekli Korgeneral Zekai Aksakallı, o gece yaşananları ilk kez anlattı. Aksakallı, "Dramatik hadiseler yaşandığı gecede 'Ömer' dedim 'Artık ülkemiz için ölüm kalım meselesi'. 20 yıl mücadele ettik. Semih Terzi'nin hain ve alçak olduğunu, ülkeyi felakete sürüklediklerini, onun mutlaka öldürülmesini ifade ettim. Dedim 'Ömer bunun sonunda şehadet olduğunu biliyorsun değil mi' dedim. 'Komutanım feda olsun' dedi. 'Hakkını helal et' dedim. 'Komutanım helal olsun, siz de helal olsun' dedi. Ondan sonra görevini yerine getirdi.
15 Temmuz'un kahraman komutanlarından eski Özel Kuvvetler komutanı emekli Korgeneral Zekai Aksakallı, hain darbe girişiminin 7. yıldönümünde ilk kez kez Habertürk'te Kemal Öztürk'e konuştu. "Her dakikası dramatik olan bitmeyen bir gece" ifadesi ile 7 yıl önceye giden Aksakallı, özellikle şehit Ömer Halisdemir'i anlatırken duygulandı. Aksakallı, darbeci Semih Terzi'nin öldürülmesi ile ilgili emri verirken sonunda şehadet olduğunu hatırlattığında Halisdemir'in "Komutanım feda olsun" dediğini aktardı.
15 Temmuz'un kritik isimlerinden eski Özel Kuvvetler komutanı emekli korgeneral Zekai Aksakallı, hain darbe girişiminin 7. yıldönümünde ilk kez Habertürk'te Kemal Öztürk'e konuştu.
Aksakallı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
3 yıl sonra neden konuşmaya karar verdim? Tabii küresel emperyalist odakların güdümünde olan Fetullahçı hain darbe örgütü faaliyetlerine devam ettiğini görüyoruz. Son birkaç aydır gözlemlediğimiz, emarelerini aldığım çok kritik olaylara tanık oldum. Bu örgütün mensupları, mankurtlar beklemedik yer ve zamanda yine ülkeyi kaosa sürüklemek için çeşitli eylemlere girişebileceklerini değerlendiriyorum. Tarihi vicdan ve sorumluluk olarak farkındalık yaratmak için, şehit ve gazilerimizi anmak için program teklifinizi kabul ettim.
"PARÇALANMA SÜRECİNE GİRERDİK"
15 Temmuz darbe girişimi dünya tarihinin ve bizim tarihimizin en dramatik hadiselerinden biridir. Kendi milletinin tankıyla, topuyla, uçağıyla kendi halkına, kendi Meclisine kendi askerine, polisine hunharca saldırması dünya tarihindeki en dramatik ve bizim tarihimizdeki en dramatik hadiselerden biridir. Bu darbe Türkiye'nin milli bekasına yönelik küresel emperyalistlerin plandığı, FETÖ'ye icra ettikleri darbe girişimidir. Başarılı olsaydı kukla yönetimle ülkemizin parçalanma sürecine gireceğini değerlendiriyorum. Bu arada tarihimize baktığımızda Osmanlı'dan başlayarak birçok darbe, isyan, ayaklanma girişimleri olmuştur. Osmanlı padişahının 12'si; yani üçte biri darbe ve isyanla tahttan indirilmiş, bir kısmı da hunharca katledilmiştir.
1960 darbesi, 71, ondan önce Talat Aydemir'in darbe girişimleri. 1980 darbesi. 28 Şubat süreci. MGK bildirisi ve en son hain darbe girişimi. Bunlara baktığınızda ordunuzu adalet ve liyakat temelinde kurumsallaştırmadığınız zaman maalesef bu tür hareketlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. Bütün darbelerin, özellikle son 15 Temmuz darbesinin çok iyi irdelenmesi lazım.
15 TEMMUZ GECESİNDEKİ DÜĞÜN
15 Temmuz gecesine gelmeden önce, o gün öncesinden bir general arkadaşın düğünüyle ilgili davetiye ve hediye çeki geldi bana. Hediye çeki malumunuz birisinin düğünü olduğu zaman Genelkurmay karargahından toplanan parayla hediye çeki yaptırılır ve takdim edilir. 'Düğünde en kıdemli sizsiniz, sizden başka kıdemli olmayacak, hediye çekini siz vereceksiniz' dendi. Benim garibime gitmişti. Niye kimse gelmiyor diye düğüne. Düğün günü geldi. Düğün 15 Temmuz'da saat 19.00'da başladı. 15 Temmuz'da Genelkurmay karargahında toplantıdaydım. Toplantıdan çıktıktan sonra düğüne gittim. Komuta kademesiyle görüşme imkanım olmadı. Geç gittik düğüne. Saat 20.30 sularında.
Düğünde yerimizi aradık. Düğünlerde askeri şahsiyetler olduğu için protokol uygulanır. Oturmamız gereken yerin dışında planlandığımızı gördük. Sahnenin ikinci kuşağın dışında arkada bir masaya planlandığımızı gördük. Garibime gittik. Masaya vardığımda eşimin sandalyesi sahneye dönüktü. Karşıda genç birisi oturuyor eşiyle beraber. 'Beyefendi siz kimsiniz' dedim. Biraz heyecanlandı. Başsavuş olduğunu söyledi. Bu durum canımızı sıktı. Anormal bir şeydi bizim için. Düğünde bizden kıdemli çok insan var, hediye çeki bizde. Oturma düzeni alışılmışın dışında.
"DİRENMEYİN GÖTÜRECEĞİZ DEDİLER"
Protesto maksadıyla düğünden ayrılmaya karar verdim. Hanım 'hediye çeki var' diye beni uyardı. Damatla gelini bekledik, hediye çekini verdik, düğünden ayrıldık. Nizamiyeye doğru yaklaşırken bir Mercedes Vito minübüs önümüze kırdı. Burada durunca pencerenin camını açtım. Şoföre kapıları kapatması emrini verdim 'Ne oluyor' dedim. 'Komutanım direnmeyin sizi götüreceğiz' dediler. 'Lan nereye götüreceksiniz' dedim. Pencereden kolumdan çektiler. Hanım atıldı. Hanımın koluna başka birisi sarıldı. Hanım ciddi zarar gördü. 'Durun şerefsizler geliyorum' dedim.
Durdular, arabanın kapısı açıldı. Önündekine tekme vurdum. İki kişiydi, arka arkaya sendelediler. Biz oradan ayrıldık. Önde Mercedes Vito var. Takip olayı başladı. Arkadan bunlar geldiler. Yaklaşık 1 saat durumun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Külliye'nin karşısındaki kavşakta kırmızı ışık yanıyordu. Önde arabalar vardı. Şoföre ters yola atla edim. 'Komutanım devrilebiliriz' dedi. 'Devrilelim' dedim ama şanslıydı. Sonra Kirazdere'ye geldim, telefon görüşmelerine başladım.
"DARBECİ ALBAY 'GÖREVDEN ALINDINIZ' DEDİ"
Sırayla Genelkurmay İkinci Başkanı, Kara Kuvvetleri ve Jandarma Komutanı. Tabii hiçbirine ulaşamadım. Birliğimizi aradım, nöbetçi amirini. Nöbetçi amiri, kurmay albayların karargahı ele geçirdiklerini ifade etti. Hareket merkezini aradım. Darbeci albay çıktı. 'Ne oluyor' dedim 'Komutanım genelkurmaydan mesaj geldi, TSK yönetime geldi, görevden alındınız,sizin yerinize Semih Terzi Özel Kuvvetler'e atandı' dedi. Hiçbir ikazımı dikkate almadılar. Bizim masaya oturan mahkemede itirafta bulundu. Biz orduevine gelince bunlar ekibi topluyorlar. Minibüsle benim arabamın yanına park ediyorlar. Arabadan kimse çıkmıyor. Masamda oturan o ekipten birisi. Arabadan çıkmazsak herhalde masada bize müdahale edilecekti.
Güvendiğim birlik komutanlarımı aramaya başladım. Toparlanmaları için. Diyarbakır'dan bir albayımız aradı. Semih Terzi'nin Silopi'den Diyarbakır'a gelip, Ankara'ya bir taburla geleceğini söyledi. Semih Terzi'yi arattım. İkaz ettirdim. 'Bu eylemden vazgeç' diye. Emir astsubayıma yaptırdım. Dalga geçerek burada uygun olmayan ifadeler kullandı. Semih Terzi ile görüşme durumumuz olmadı. Emir astsubayım 'komutan görüşecek' demesine rağmen.
"HER DAKİKASI KRİTİK BİTMEYEN GECE"
Bütün Türkiye sathındaki Fetullahçı olmadığını bildiğim birlik komutanları ile temasa geçtim. Adana tümen komutanı ile İncirlik kritik olduğu için irtibata geçtik. Devletten ilgili bakan, Başbakan, MİT Müsteşarımızla görüştük. İçişleri Bakanımızla daha sonra görüştük Akıncı'ya yapacağımız operasyonla ilgili. Oradan kurtaracağımız komutanlarla ilgili. Her dakikası dramatik olan bitmeyen bir gece başlamış oldu.
Darbeci olmayan bir arkadaştan araç istedim. O arada bunu takip ediyorlar. Taarruz helikopteri ile havadan vurdular. Orada emir astsubayım ve koruma olan Osman uzman yaralandı. Osman'ın bacağı kasığından koptu.
Benim yerimi tespit etmek için iki korgeneral bir de tümgeneral arka arkaya beni aradılar. Beni aramaması gereken kişiler. Birisi Genelkurmay İstihbarat Başkanı. Bizimle diyaloğu olmayan. Durumunu bildiğimiz için. Tek kelam etmediğimiz birisi. Gece beni arıyor. Arkadan başka korgeneral aradı. Bizi ele geçirmek için yoğun çaba devam etti sabaha kadar.
"TELEVİZYONA ÇIKIP KONUŞMALARINI İSTEDİM"
Sonraki gelişmeler bütün yurt sathında, yurt dışındaki bizim birlik komutanlarımız, Fetullahçı olmayanlarla. Örneğin Irak Selahattin'de bulunan Halil Paşa vardı. Ona bir emir verdim. Silopi'de üssümüz var. Orayı işgal etmişlerdi. Oradan bölgede operasyonlar yapıyorlar, bazı operasyonları yönetiyorlardı. Halil Paşa'ya Silopi karargaha git oranın komutasını al diye emir verdim. Habur'da Halil Paşa'yı engellemeye çalıştılar. Halil Paşa bunları bertaraf etti. Silopi'de kontrolü ele aldı.
İskenderun'da birliklerimiz vardı. Semih Terzi önceden emir vermişti. O zaman Hatay Valisi ile görüştüm. Oradaki birliklerle. Onların gelişini durdurduk. Darbeyi engellemeye yönelik yoğun çabamız oldu. Komutanların televizyona çıkıp, darbeye karşı olmalarını söylemelerini istedim. Bizim fedakadar ve vefakar milletimizin alın teriyle oluşturduğu ordunun, tankın, tüfeğin kendi halkını katletmesi, kendi bekasına saldırması bizi derinden sarsmıştı. Zaman zaman bu duygusallığı yaşıyoruz.
"ÖMER HALİSDEMİR İLE 8 KERE GÖRÜŞTÜK"
Semih Terzi'nin gelişini öğrendikten sonra Ömer Halisdemir'i aradım. Benim o dönem 8 korumam vardı. Ömer Halisdemir de o koruma astsubaylarından biriydi. Ben karargahın dışında iken 24 saat esasına göre bu arkadaşlardan birisi komutanlık karargahında durur, ihtiyaç halinde bizimle iletişim sağlarlar. O günkü makam korumasında Ömer Halisdemir vardı. Ömer'i aradım. Bizim komuta katı diğer bölümlerden bağımsızdır. Durumu Ömer'e kısaca söyledim. 'Keşif yap, durum nedir bana ilet' dedim. Ömer çıktı, 'komutanım harekat merkezine yöneldiler. Çok iyi silahlı tesisatlı adamlarla harekat merkezini emniyete almışlar, bertaraf edilmesi için mi planlama yapacağız' dedi. Şehadet emrine kadar o gece boyunca 8 kere görüştük Ömer Halisdemir ile.
Tarif edilmez duygular. Ömer Halisdemir 1997'den beri birlikte çalıştığımız arkadaşımızdı. Baba oğul gibiydik. Tunceli-Bingöl'de terörle mücadele harekatı yaparken 22 yaşında 1997'de katıldı. Özel kuvvetler kursunu bitirmişti. Bitirenleri birliklere birer ikişer tayin ederdik. Ömer de bir arkadaşıyla beraber bizim tabura katıldı. O yıllar terörle mücadele kritik ve yoğun geçen yıllar. Birbirini tanımanın en önemli ortamları. Artık birbirinizin zihin yapısını bile çözüyorsunuz. Yüzlerce çatışmaya girdik bölgede. Çok kritik operasyonlar yaptık.
"SONUNDA ŞEHADET OLDUĞUNU BİLİYORSUN DEĞİL Mİ?"
Bizde kural vardır, ilk gelenleri çatışmalarda ön bölgeye almayız. Bunu sıkı sıkıya tembih ederim. Birgün kritik operasyonda Ömer'i yanımda gördüm. Belki de nadir kızdığım anlardan birisiydi. Şiddetle kızdım. Tim komutanı vardı, Rıza üsteğmen. Rıza'yı aradım 'emrimi dinlemiyor musunuz' diye. Arka plana gönderdik. Çok atılgan ve cesurdu. Emri verdiğinizde tereddüt olmaz, kimse geri dönüp bakmaz. Biz 20 yıl baba oğul gibiydik. O gece dramatik hadiseler yaşandığı gecede 'Ömer' dedim 'Artık ülkemiz için ölüm kalım meselesi'. 20 yıl mücadele ettik. Semih Terzi'nin hain ve alçak olduğunu, ülkeyi felakete sürüklediklerini, onun mutlaka öldürülmesini ifade ettim.
Sonra belki kurtulma umudu olabilir diye bölgeyi tarif ettim. Dedim 'Ömer bunun sonunda şehadet olduğunu biliyorsun değil mi' dedim. 'Komutanım feda olsun' dedi. 'Hakkını helal et' dedim. 'Komutanım helal olsun, siz de helal olsun' dedi. Ondan sonra görevini yerine getirdi. Şehit haberini yine birlikte bizim yanımızda olan subaydan aldım. Daha sonra Semih Terzi'nin GATA'ya götürüldüğünü öğrendik.
"TERZİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ MORALLERİNİ BOZDU"
Olağanüstü durumlarda daha sakin oluruz. Vakur içerisinde zerre kadar heyecan duymadan. Fakat tabii ülkenin durumundan dolayı büyük hassasiyetimiz vardı. Onun duygusal boyutu bu yöndendi. Böyle bir duygusal ortamda emri aldı. Herhangi bir heyecan, tereddüt asla! Geriye gidecek olursak, 2015'de hendek meskun mahal operasyonlarını Silopi, Cizre'de yaparken not geldi. Üssümüze saldırı vardı, yaralılar vardı. Toplantıdan izin isteyip, ayrıldım. Vali, ordu komutanı vardı. Bölgeye gittim. Yaralıları getirmelerini söyledim. Yaralıları helikopterle gönderdim. Üssün önüne gelince müthiş bir saldırı başladı. 45-50 dakika sürdü. 90'a yakın, 80 küsur füze attılar. Orada korumalar ilk refleks olarak bize kalkan oldular. Bununla ilgili çok hadiseler var. Bunların en azı 15-20 yıl bölgede geçirmiş, yüzlerce çatışmadan geçmiş, karakteri ve vatanseverliğiyle kendilerini ispat etmiş arkadaşlardı.
Fetullahçı teröristlerin morallerini bozdu Semih Terzi'nin öldürülmesi. Müthiş bir moral çöküntüye girdiler. Semih Terzi kara operasyonlarının komutanıydı. Marmaris, sayın Cumhurbaşkanımıza suikaste giden general Sönmez Ateş de emri Semih Terzi'den almıştı. Bizim birlik özel kuvvetler çok elit, operasyondaki başarısı çok yüksektir. O yüzden bu operasyon çok önemliydi.
"ÖMER'İN CEBİNDE 8 MADDELİK EMİR VARDI"
Buraya gelmeden önce saat 20.00 sularında buradan yaklaşık 1 kilometre. Önce arkadaşlar orayı ele geçirdiler. Oradaki teröristlerle biraz meşgul olduk. Sonra buraya geçtik. Yaklaşık 1 kilometre mesafede. Burada da akşam telefonla ikaz ettiğim, darbenin başındaki kurmay albaya 'oğlum beni tanıyorsun, ölmez sağ kalacak olursam ne yapacağımı biliyorsun' dedim. Onlarla biraz meşgul olduk. Ömer'in naaşına yöneldim. Tarif edilmez duygular. Duamızı okuduk, alnından öptüm. Tekrar helallik istedim. Cebinde de bizim 8 maddelik emir vardı. Biraz kanlanmış, dışarı çıkmıştı.
Özel Kuvvetler tarihi şanlı şerefle dolu birlik. Süleymaniye'de özel kuvvetler timinin alıkonulması, çuval hadisesi dediğimiz aziz milletimizi derinden yaralamıştır. Bu tür olaylar uzun yıllar her kademesinde görev yaptığım özel kuvvetlerde, özel kuvvetler komutanı olduğunuzda geniş coğrafyadasın. Kafkaslar, Kerkük. Herkese yetişip emir verme şansın yok. Prensipler dahilinde yönetmek. Bazı konularda emir beklemeden hareket etmek için geçmiş tecrübelere dayanarak 8 maddelik emiri imza karşılığında tebliğ edilmesi. Bu konuda benden emir beklememesi gerektiğini şifahi olarak tebliğ ettik. Son madde durum ve şartlar ne olursa olsun esarete düşmek, teslim olmak asla düşünülemez, şehadet esastır.
Irak'tan sorumlu tugay komutanı iken müttefikleriniz iyi niyetle yaklaşıyorsunuz fakat onlar maalesef hedeflerden vazgeçmiyro. Kerkük'e timimiz girecekti. Amerikalılar size jest yapmak istiyor, helikopterle taşımak istiyor dendi. Çok şaştım. Şu anda hapiste olan biri 'Amerikalılar çok istiyor' dedi. Erbil havalanına indiler. Amerikan paramiliter bir grup tarafından teslim alınmaya çalışıldı. Bizim çocuklar görüşünce, emniyete alın, kimse kıpırdamasın dedikten sonra Amerikalı üs komutanı bölgenin kan gölüne döneceğini ve bu aralar çeşitli yerlerdeki birlikelrin Erbil'e intikal emrini verdik. Olay çözüldü. Bizim yaşadığımız coğrafyada proaktif davranmak zorundasın. Süleymaniye olayında komutanlık zaafiyeti mevcuttur. O ona soruyor, o ona soruyor. Böyle bir şey olmaz.
Ömer Halisdemir'in kanını muhafaza altına aldık. Adına çeşme yaptırdık. Benim haberim yoktu, basından gördüm Erzincanlı Dursun Ali bu şiiri yazıldı. Bu şiirin tamamı çeşmenin üstüne yazıldı. Annesi Fatma hanım vefat etmemişti. 7 kardeşlerdi. Biz tabii Hasan Hüseyin Amca bize 'sen de bizim evladımızsın' diye sarıldı. Bir ailenin ferdi olarak sıcak diyaloğumuz var. Halen devam ediyor. Elif'in durumunu konuştuk. Ömer'in kızı. Ömer akşam eve giderken sohbet ederdik. 15 Temmuz'dan önce 'Komutanım Elif'in tek hedefi var diş hekimi olmak, akşamları beraber çalışıyoruz' derdi. Hatta 'bir d önem gelme Elif'e yoğunlaş' dedi. Dedi ki, 'O durum ne olursa olsun kazanacaktır' dedi. Elif diş hekimliğini kazandı. Bu sene bitirmek üzere. Söyleyecek çok şey var da sanırım yeterli olur.
Öncelikle Cumhurbaşkanımızın ele geçirelememesi, vefakar ve fedakar halkımızın sokağa çıkması. Askerimiz, polisimiz ve kamu görevlilerinin darbeye birlik ve beraberlikle darbeye direnmesi. Semih Terzi'nin öldürülmesi. Özel Kuvvetlerin ele geçirilememesi Semih Terzi'nin öldürülmesiyle paralel değerlendirebiliriz. Bizim millete has bir durum bu. Normal şartlarda hiç kimsenin cesaret edemeyeceği tek vücut, tek kalp haline geldiği bir geceydi. O yüzden her defasında darbelerde farklı yöntemler farklı şekiller çalışılıyor. Her defasında hevesleri kursağında kalıyor.
Bağımsız, tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti devleti istemiyorlar. Bu coğrafyada müslüman bir Türk devleti de istenmiyor. Bu tarihte böyle, bugün böyle, yarın da böyle olacak. Yücea Türk milletinin kıymetini çok iyi bilmemiz lazım.
Darbe başarısız olunca, emellerine ulaşamayınca hem küresel odaklar, Fetullahçı terör örgütünün sahipleri, yönetenler başta olmak üzere yurt içi, yurt dışında darbeyi saptırmaya, bu kadar uçakla, tankla, topla halkın Meclis'in bombalandığı aşikâr iken bu raporları okuduğunuz zaman, her olayı gerçeğinden saptırıyor. Örneğin Meclis'le ilgili resimler koymuşlar, bu uçakla bombalanma olmaz, matematiksel hesaplarla vesaire, 'bunu kendileri patlattı' gibi şeyler. Bu yoğun faaliyetleri maalesef içerimizdeki bu yapılara bağlantılı diyelim. Bunlar bir ihanettir. Darbenin kontrollü olduğunu söylemek ihanetin başka boyutudur. Maalesef bir kısmı cehaletten ama belli seviyedeki insanları maalesef Fetulllahçı terör örgütünün güdümünde halen bu faaliyetlerine devam ediyor.
Bunlar başka bir kişiliğe bürünüyorlar, mankurtlaşıyorlar. Genelkurmay karargahında bir amiral vardı. Onun daire başkanı ile konuşurken çok naif, bu nasıl asker olmuş, çok kibar, bundan asker olur mu diye şakalaştım. Darbe gecesi Genelkurmay karargahına giren halktan genç bir çocuğu kafasından vuruyor, kanlar akıyor, ayağıyla tekmeliyor bu aynı kişi, amiral. Bir ekibi Akıncı'ya, bir ekibi Genelkurmay'a yolladım. Çok uğraş verdik. Bir kısmı teslim oldu, bir kısmı kaçtı. Genelkurmay'da kamera kayıtlarına el koydum. Çoğunu imha etmişler. Dış kameraları unutmuşlar. Onları aldım. Bir aylık zamanımız geçti. Kamera kayıtlarına baktığımızda 17 Temmuz'da darbede silahıyla etkin rol oynayan subayların Pazartesi günü üniformalarını giymiş, traşlarını olmuş, hiçbir şey olmamış gibi mesaiye geldiğini gördüm.
Bazı kamera kayıtlarında aktif rol oynayanları, Genelkurmay karargahı ve Özel kuvvetlerde. Bunlarla mülakat yaptım. Yanıma da en az 2 personel alarak. Ondan sonra savcı, polis geldi. Kamera kayıtlarında çok aktif, saldırgan olanlar diyor ki, 'Yine olsun yine yaparım' diyordu. Zihin yapısı bu...
Her noktada polisimizin üstün cesaretini, yardımlarını gördüm o gece. Darbe sabahı Genelkurmay karargahına gittim. Orayı kontrol altına alan arkadaşlarımızla görüştüm. Orada 'Hayret Hüseyin' vardıl. Her operasyonda o vardı. Polisimizin o geceki cesareti, kahramanlığı anlatılamaz. Engin Dinç Bey vardı. Sabaha kadar her türlü yardımı yaptı. Yüzlerce kamu görevlisi müthiş mücadeleyle, hep birlikte. MİT Müsteşarımız da öyle. Medyayı organize eden Sadık Bey. Müthiş bir dayanışma ve mücadeleydi.
Öncelikle gayrimilli, gayriyasal faaliyetlerin uzağında dursun gençlerimiz. Toplumumuza saygılı olsunlar. Bugüne kadar tecrübeler şunu gösteriyor; gayriyasal, gayrimilli yapılar içinde yer alanlar kendi istikbalini kaybettikleri gibi ülkenin istikbalini de zora soruyorlar. Ülkenin milli, manevi değerlerine saygılı, demokrasisine saygılı, hukuka saygılı olmaları hem kendileri hem ülkenin geleceği için çok önemlidir.
ÇANAKKALE'YE TAYİNİ
Kırgınlık asla olmaaz. Biz savaşçılar onur ve şerefleri için mücadele ederler. Bırakması gerektiğinde bırakırlar. Arkada bırakılan yalnızca makamdır. Onur ve şerefle kalan ömrü tamamlamaktır. Ondan ötüsü yok. En büyük rütbe şehitlik olduğu inancıyla mücadele ettik biz. Makamlar hiç kimseye kaim değil. Önemli olan onur ve şerefle bunu tamamlamaktır.
FIRAT KALKANI HAREKATI
Bu operasyonun gerekli olduğunu darbeden önce konuşuyorduk. Çalışmalar yapıyorduk Özel Kuvvetler olarak. Kilis'e bombalar, füzeler düşüyordu. Güney sınırımız çok kötü durumdaydı. Oradaki şehirlerimiz öyle. Bunun önemini, bilinci de füze menziline kadar inmekten geçiyordu. Menzile inmeden top, füze tehdidinden kurtulamazsınız. Öncesinde Fetullahçı yapı problemleri vardı. Çözüm sürecinden sonra birliklerimle Ağrı, Tendürek, İkiyakalar, Dağlıca'da operasyonlar yaparken örgütün operasyonu engelleme faaliyetini açık, aşikar şekilde gördük.
40 gün süren İkiyaka operasyonunu bitirdiğimizde Dağlıca taburunda yiyecek kalmamıştı. Asker salçalı su içiyordu. Biz bu safhalardan geçtik. Darbeden sonra 35. günde, 20 Ağustos gecesi, Genelkurmay karargahı ile olayı toparlamakla meşgul iken gece 23.00'de toplandık. Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve ilgili birimler. O gece emri aldım. Hazırlıklarımız vardı, bölgeye indik. Harekatın gününü 24 Ağustos Mercidabık'ın zaferine denk getirelim diye biraz da erken başladık.
Biz 16 Temmuz sabahına uyandığımızda içimiz kan ağlıyordu. Değişik duygular içerisindeydik. Elbisemize kan bulaşmıştı. Bir daha bu elbiseyi hangi gurur ve onurla giyeceğimizin zihnimizde sarsıntılarını yaşıyorduk. Vatansever askerler için bu geçerliydi. Özel Kuvvetlerin özgüvenini t ekrar kazanması, sınır illerimizi tehditten kurtarılması için önemli bir harekattı. İHA'mız vardı ama SİHA'mız yoktu. Uçaklarımız bölgeye giremiyordu, hava sahası ABD ve Rusya'nın kontrolündeydi.
Cereblus'a doğru aşağı inince bu güçler açıkça bize cephe aldılar. Bütün terör örgütlerini önümüze koydtular. Çok zor günler yaşandı. Bir İstiklal Harbi yeniden yaşandı diyebilirim. Burada maksat Türk ordusunu yenilgiye uğratmak süreci yaşandı. Aziz şehitlerimiz destan yazarak şehadete ulaştı. Rahmetle anıyorum.
Öncelikle bu ülkenin istiklali için bayraklaşan şehitlerimizi tekrar rahmetle, özlemle anıyorum. Gazilerimize sağlıklı bir ömür diliyorum. Gençlerimize de başta vatan sevgisi, çalışkanlık, liyakat ve adalet ölçüsüne sadık kalmalarını, kimsenin güdümünde olmamaları, milli birlik ve beraberlik içerisinde demokrasi ve hukuka sadık kalmalarını temenni ve tavsiye ediyorum. Teşekkür ediyorum.
ETİKET :