Sorun mühendis ve mimarlarda!

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem ve ekibi, dün ‘Bursa Hepimizin’ başlığında basın karşısına çıktı.

İnşaat mühendisliği gözünden bir ‘Bursa Vizyonu’ ortaya koymak için çalışmalara başlayan ekip, bundan böyle her ay düzenli olarak kentin genel durumu hakkında raporlar yayınlayacak.

Basın açıklamasında İMO Bursa Başkanı Erdem, ‘aklın ve bilimin kullanılması’ yaklaşımıyla kentin içinde bulunduğu hali 7 başlıkta değerlendirdi.

Afet, Kentsel Dönüşüm, Kaçak yapılar, Ulaşım/Altyapı, Su kaynakları, Doğal zenginlikler/kültürel miras, Kent Anayasası.

Erdem’in her bir başlıkta dile getirdiği ifadelerin doğruluğunu ve haklılığını tartışmaya gerek görmüyorum. Ki bunlar aklını kullanan herkesçe bilinen gerçeklerdir.

Erdem ve ekibinin İMO Bursa çatısı altında ortaya koyduğu gayret ve çabanın kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Açıklanan ve açıklanacak raporlar, dikkate alınırsa sorunun çözümüne katkı sağlayabilir.

***

Erdem’in beyanları haberlere konu olup kamuoyuna yansıdığı için izninizle ben bu köşede sorun çerçevesini başka bir başlıkta irdelemek istiyorum.

Başlarken ifade edeyim,aşağıdaki ifadelerim kesinlikle Başkan Erdem ve ekibini ya da bir başka mühendis ve mimar grubunu ‘kişisel’ bağlamda hedefe koymakla ilgili değildir. Genel bir yaklaşımdır!

Kıymetli okur, bizler sistem eleştirisi yaparız.

Sistemi eleştirmek, kimi zaman muhalif kimi zaman ise yandaş durumuna itebilir. Her iki duruma aldırış etmeden de sistemi eleştirmeye devam etmek zorundayız. Bu zorunluluğun gerekçesi ise bir norm yani kaide yani kural arayışımızdır. Hepimiz için ve herkes için bağlayıcı olan kural!

Felsefeci yazar İbrahim Yusuf Yavuz’un ifadesiyle ‘ülkemizde bir norm bozukluğu var.’

Bu norm bozukluğu haliyle bize, toplum eleştirisi yapma ödevi de yüklemektedir. Şu dönemde en az sistem kadar, belki de sistemden biraz daha fazla toplumu da eleştirmeye ihtiyacımız var.

Böyle bir izahın ardından sorun çerçevesine gelelim. Görüyorum ki kentimizde sorun yok! Sorunsal var yani çözüm yolu bilinmeyen sorunlar yumağı!..

Bursa’ya kuş bakışı bakınız; trafik, hava/ses/görüntü/su kirliliği, çarpık ve estetikten yoksun yapılaşma, sosyal donatı ve kamu hizmetinde adaletsizlik gibi sayısız sorun var.Ve bunlar çözümü bilinmez hale geldiği için artık sorunsal durumdadır!

Peki, bu sorunların temelinde ne var?

Sistem mi? Kuşkusuz öyle!

İyi de sistemli yapıldığı söylenen yerlerin durumu da aynı değil mi?

Bursa’dan örnekleyin! 30-40 yıllık bir geçmişi olan ve sözde planlı şehir Nilüfer’de, kentin genelinde olan sorunların olmadığı söylenebilir mi? Asla, daha fazlası var… Nilüfer’in sorunu Yıldırım’dan fazla!..

Yani kentimizdeki mühendislik ve mimarlık birikiminin ne üretebildiğini Nilüfer’de görüyoruz.

Kimliksiz yapılar, estetik ve zevkten yoksun olduğu kadar kaotik bir manzara, çağının teknoloji ve malzeme bilgisinin vasat düzeyde kullanıldığı binalar.

Yine beton, yine çimento, yine demir!..

Beton, çimento ve demir lobisinin esiri olmuş bir mühendislik ve mimarlık!

Yine o lobi, topluma afetler falan gibi başlıklarda çağrılar yapıyor, mesajlar veriyor. Emin olunuz o çağrılar da mesajlar da bir grubun refahı için istismar başlıklarıdır.

Örneğin gerçek anlamda toplumcu bir yaklaşım olsa, Bursa’da acil olanın sosyal konut üretimi olduğunu söylenir. Sosyal konut üretimi olmadan dönüşüm yapamazsınız.

***

Bakınız bir kentte turizm gelişmiyorsa orada mühendislik ve mimarlık sorunu olduğunu kabul etmeliyiz. Söyleyin Allah aşkına Nilüfer’e bir turist niye gelsin?

AVM mezarlıklarını ziyaret etmek için mi? Ya da daha fazla beton nasıl olur diye görmek için mi? Mühendislik ve mimarlıkla ne tür ucubeler üretilebilir anlamak için mi?

Bugüne kadar cazibeden anlanan ne? Kahveci, dönerci, meyhane, butik!..

‘Sıtarbaks’ turizmi var da bizim mi haberimiz yok!

***

Mühendis ve mimarların,önce iğneyi kendilerine batırmaları, acısına katlanabildikleri kadar çuvaldızı başkalarına batırmaya başlamaları gerekir.

Bugünden düne kentin yöneticilerine bakın ya mühendis ya mimar! Peki, yaptıkları ve ürettikleri ne? Herkes görüyor. Herkes biliyor! Ama konuşması gerekenlerin yerine çıkar odaklarının tetikçileri konuşuyor!

Yahu kaçak yapıyapan, kaçak kat çıkan mühendis ve mimarların belediye başkanı seçilmişliği var bu kentte! Niye meslekten ihraç etmiyorsunuz? Ya da diyelim edemiyorsunuz çıkıp bu şahıs, mesleğe ihanet etmiş ve kent suçu işlemiştir diyemiyorsunuz…

Ülkemizde sorun, mühendislik ve mimarlık alanlarındadır. Bu alanlarda acilen düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Bir anlayış ve işleyiş değişimi şart!..

Ayrıca altını çizeyim mühendislikten kastımız sadece inşaat değil tüm mühendislik disiplinleridir!

Toplumun eğitimlileri üstüne düşen görevi ve sorumlulukları hakkıyla yerine getirmiyor ama suçlu hep cehalet! Bu kaçak villaları, kaçak fabrikaları yapanlar sözüm ona eğitimliler değil mi?

Mühendislik hizmeti almamış yapı kaçak da mühendislik hizmeti almış imara aykırı uygulamalarla ve kaçak katlarla dolu yüzlerce site kaçak değil mi?

Akıl ve bilimden yana bir öneri vereyim, sistemde ve toplumda bir sorun görüyorsanız işe önce kendinizi düzeltmekten başlayın ki sorunun ortağı olmayasınız.

Herkes, önce kendi kapısının önünü süpürsün! Mesleğinizi savunun göreceksiniz ki kenti savunmanıza gerek kalmayacak derecede işler düzelecekçünkü şehri öldüren cinayetlerde kimlerin imzası var biliyoruz…

Öte yandan elbette bu durum, basın için de böyle!

Basının da acilen kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. Şantaj ve tetikçilikten alabildiğine uzaklaşıp ‘basınla aklama’ sürecinin aracı olmaktan kesinlikle uzak durulmalıdır.

Birtakım usulsüzlükleri ‘basınla aklamanın’ aracı olmuş kalemlere de hak ettiğinden fazla değer verilmemelidir!

Usulsüz iş yapan müteahhit için imza atan mühendis ve mimar kadar işlerini çözmek için iş takipçiliği yapan sözde basın elemanları da suçludur!

Tüm maddi ve manevi bedellere rağmen mesleki ilke ve etikten ödün vermeyen ve kamusal sorumluluk prensibine sadakatle çalışan tüm mühendis, mimar ve gazetecilere saygıyla…