"Türkler kendi kültür ve sanatını ihraç etmeli"
Uluslararası tiyatro yönetmeni, oyuncu ve müzisyen Kemal Başar, Özbekistan'ın Buhara kentinde, Buhara Dram, Müzik ve Dans Tiyatrosu'nda Tuncer Cücenoğlu'nun "Helikopter" oyununu sahneleyecek.
Türk dünyasının kültür ve sanat yoluyla bir arada olmasını hedefleyen projenin sahibi sanatçı, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan'da da Türk tiyatrosunun olumlu yönde tanıtımına katkı sunması amaçlıyor.
Daha önce de pek çok Avrupa ülkesinde oyunlar yöneten ve kurucusu olduğu Tiyatro Keyfi ile de uluslararası alanda çalışmalar yapan Başar, yaptığı açıklamada Türk kültürü ve sanatının yüksekliğini Batıya gösterebilmek için projeyi hayata geçirdiğini belirterek, "Batıdan gelen yönetmenlik tekliflerini erteleyip, Türk dünyasında çağdaş tiyatronun örneklerini göstermek istedim. Bunu Prof. Aybek Kopadze dostumla onun koordinatörlüğünde yapıyoruz. Projemi ona ifade ettim. Özbekistan'da, kadim kent Buhara'da Buhara Devlet Drama, Dans ve Müzik Tiyatrosu'nda Tuncay Cücenoğlu'nun Helikopter eserini yöneterek başlıyorum. Türk Cumhuriyetlerinde iki sene içinde çeşitli Türk eserleri yöneteceğim." dedi.
Başar, Türk olmanın bilinciyle geleneklere sahip çıkmanın önemine değinerek, şunları aktardı:
"Türk'ün kendi kültür ve sanatını ihraç etmesinin çok doğru bir yol olduğunu düşünerek, bireysel olarak böyle bir projeye başladım. Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan, Özbekistan'da proje desteklendi. Bir ay Buhara'dayım. Bu arada oyunu bitirip sonra Eylül'de tekrar bir prömiyer yapacağız. Buhara'daki proje eylülün sonuna kadar sürecek. O kadim kentte, İbni Sina'nın doğduğu, Timur'un mezarının bulunduğu, eski Türk düşünürlerinin olduğu o kadim kentte bir ay geçireceğim için çok mutluyum. Beni çok mutlu eden bir proje."
Özbekistan Kültür Bakanı'nın desteğiyle projenin gerçekleştirildiğine dikkati çeken Başar, "Her ülkede, o ülkenin kültür bakanının olacağı bir proje ama projenin bütününün başında Aybek Veysaloglu Kopadze koordinasyonuyla ben varım. Oyunu Türkiye'ye, diğer Türk Cumhuriyetlerine ve Batıya taşıyacağız." diye konuştu.
Kemal Başar, temmuzda Güney Kore Tiyatro Birliğinin davetiyle Güney Kore'de Yongin ve Seul'e de gideceğini kaydederek, "Geçen sene, Dünya Tiyatro Forumu'ndaki konferansta 'Neden minimalizm?" başlıklı bir sunum yapmıştım. Bu sefer de 'Geleneği korumak' başlıklı bir sunum yapacağım. Seul'de profesyonel oyuncularla atölye çalışmalarım olacak. Onlara çağdaş tiyatronun gereklerini, çağdaş Batı tiyatrosunun ve Türk tiyatrosunun bugün geldiği noktayı, orta oyununu ve orta oyunundan yola çıkarak, modern eserlerin nasıl sahneye konduğunu anlatacağım." ifadelerini kullandı.
"Orta oyunu, alçak gönüllü ve minimalisttir"
Tiyatro Keyfi'nin Batı'da gördüğü ilgiye de değinen Başar, şu bilgileri verdi:
"Geleneğinden yola çıkmayan bir kişi sanat yapamaz. Ludwig van Beethoven, Vincent van Gogh, Leonardo da Vinci, geleneğinden yola çıkmamış mı? Bu gerçek yoldur. Evrenselliğe ulaşmak için önce kendi geleneğinizi bilmeniz gerekir. Türk tiyatro geleneği orta oyunuyla başlar. Orta oyununun gereklerini bilirseniz bunun gereği alçak gönüllülük, minimalistlik ve özdür. Seyirciyle kurabildiğiniz yerde, irtibat kurmaktır. Zaman zaman yadırgatıp, uyandırıp tekrar oyunun içine almaktır. Küçük atışmalardır. Romeo Juliet'i de Hamleti de ben böyle yönetiyorum. On yıllardır böyle yaptığım için zaten Avrupa'da çok ilgi görüyor. Onun için Avrupa'dan çok teklif alıyorum."
Başar daha önce çeşitli festivalleri yönettiğini sözlerine ekleyerek, "Avrupa festivallerinin danışmanlığını yaptım. Yönetmenlikler yaptım. Önce bir dirençle karşılaşıyorsunuz, 'Ne yani Türk mü yönetecek?' diye. 3-5 gün, bir hafta bununla uğraştıktan sonra sizin gerçek bir rejisör olduğunuzu görüyorlar. Bunca işi yaptıktan sonra kabulleniyorlar. Avrupa Birliği projesi Hamlet'i, Romeo Juliet'i yönettim. Avrupa'da müzikaller, dramatik eserler yaptım. Bunlar bir gücü kabul ettirmek. Bu ilk baştaki direnç beni hep rahatsız etti. Şimdi kültür emperyalizminin ne kadar etkili olduğunu, 60 yaşında bir adam olarak bunun hep yaşandığını gördüm. Bunu neden biz yapmıyor, tersine çevirmiyoruz? Dünya Batılılaşmak zorunda mı? Bu projeyi Özbekistan'dan başlatmamın sebebi bu; onları da uyandırmak. Çünkü Türkiye'den zaten yönettiğim Tiyatro Keyfi ile bunu başlattım." dedi.
Türk dünyasını uyandırmak istediğinin altını çizen Başar, şöyle devam etti:
"Neden içimize kapanıp başka kültürlerin bu hücumuna boyun eğiyoruz. Bize kültürlerini empoze etsinler diye bir de para ödüyoruz. Bizim geleneğimiz Orta Asya'dan başlayan bir gelenek. Bizim geleneğimize saygı duyulmasını istiyorum. Kendi kültürümüzü, kendi geleneğimizi karınca kararı, gücüm yettiğince dışarı empoze edebilmek için Özbekistan, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan'da sahne alacağım. Türkiye'de zaten yapıyoruz. Bir de bunun bir görev olduğunu düşünüyorum. Ben artık Türk dünyasına ne biliyorsam hizmet etmek istiyorum."
Sanatçı, özgürlük ve özgünlüğün sanatın olmazsa olmaz iki kelimesi olduğuna değinerek, "Burada daha kişilikli olunması gerekir. Sanat yapan insanın kendine sanatçı demesi, bana biraz hafiflik olarak geliyor. Ben mesela yönetmenim, oyuncuyum, albümüm var ve müzik yapıyorum. Ben kendime sanatçı dersem içinde olduğum sanatı hafifserim. İleri toplumların hepsine baktığınızda kültür, sanat ve bilime çok önem veren toplumlar olduğunu görürsünüz. Bu bağlamda sanat yapan insanların özgür bırakılması ve özgün fikirlere saygılı olunması gerekir." ifadelerini kullandı.