Uludağ’ın tapusu kimde?
2010’lardı, TRT Türk için belgesel çekerken Ağrı Dağı’nın bir tapusu olduğunu öğrenmiş ve çok şaşırmıştım.
Elinde dağın tapusu bulunan Ahmet Ağa, dağı turizme açmak istiyor ancak yasalara takılıyor, “Dağ benim şahsi dağım size ne oluyor” diyordu.
Milli Park ilan edilen dağ için kurumlar arası ‘senindi benimdi’ tartışmalarına kızan Ahmet Ağa, yatırım gelmemesinden şikâyet ediyor ve her yıl tapulu dağını satışa açıyor.
‘Avrupalılar istiyor’ ama Ahmet Ağa, yabancıya satmak istemiyor…
Neyse ki Uludağ’ın bildiğimiz bir tapusu yok… Fakat gördük ki tapusu olmaması da ‘senindi benimdi’ tartışmalarını engellemiyor.
Türkiye’nin ve Bursa’nın en büyük markalarından Uludağ’da bir yetki sorunu kamuoyuna yansıyordu. Kış ve kayak turizminde Uludağ yerini kendinden sonra tesisleşen bölgelere kaptırıyordu.
Kent kamuoyu, turizmi konuşuyor; Uludağ’ı yılın her ayı turizme açık hale getirmeyi hayal ediyordu. Yıllardır Bursa’da yaşayan ancak dağa hiç çıkmamış vatandaş, haberlere konu oluyordu.
Sonunda Uludağ için bir adım atıldı. Alan başkanlığı yasası çıktı ve başkanlık kuruldu.
Bürokrasi, yerel idare, siyasiler ve turizm sektörünün tüm paydaşları memnun. Muhalif siyasiler ve çevreciler karşı. Fakat bu kesimlerin alan başkanlığına karşı olmalarının nedenleri dayanaksız…
Zira alan başkanlığını destekleyen ve çok fayda sağlayacağını düşünen turizm paydaşları, “Biz de Uludağ’da yeni tahsisler istemiyoruz. Endemik türler korunsun istiyoruz. Yabancılar Uludağ’a ancak turist olarak gelebilir” diyor.
Daha geçenlerde TÜRSAB Başkan Yardımcısı Hasan Eker’in BTSO Meclis’indeki konuşmasını aktarmıştım: “Tarafsız birisi olarak söylüyorum, Uludağ Alan Başkanlığı’na karşı çıkmak, olmasın demek yanlıştır. Şayet yasada oranın imara açılmasıyla ilgili bir eksik varsa buna karşı çıkılıp ‘bu güçlendirilebilir’ denerek bir yasal düzenleme istenebilir.”
İşte bu noktada itiraz eden kesimlerin ne istediğini konuşmak gerek. Geçenlerde paylaştıkları basın açıklamalarında ‘Türkiye’nin ilk kış ve kayak turizmi merkezi’ ifadesini kullanan ve devamında kendiyle çelişen sözler eden karşı mahalle, alan başkanlığının tüm Uludağ’ı kapsadığını sanıyor herhalde ki ‘toprağıma, suyuma, ormanıma dokunma’ diye slogan atıyor.
Sanki Uludağ’ın tapusu ellerinde… Evde çöpünü ayrıştırmaz, içtiği sigaranın izmaritini yere atar, bira şişesini üç fidandan birinin altına sallar ama sıra çevreciliğe geldi mi mangalda kül bırakmaz…
Hep söyledim, yine söylüyorum: Uludağ’ı korumak ovada başlar. Uludağ’ın bir tapusu varsa o da ovada yaşayanların elindedir. Ovadakiler şehri kirlettikçe Uludağ’ı tüketir…
Bu itiraz kültürünün bir çözüm veya sağlıklı sonuç doğuracak reçete ortaya koyamaması da ister istemez eleştiri odağı haline geliyor. Siyaseten de bu ve benzer konuların muhalif bir istismardan başka bir şey olmadığı düşünülüyor.
***
Uludağ Alan Başkanlığı yasasında imzası bulunan AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen, pazartesi günü Valilik ve Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Turizm İstişare Toplantısı’nda konuştu.
“Uludağ'da karmaşıklığa son verme, güzelleştirme ve geliştirme anlamında Uludağ Alan Başkanlığı önemli bir aşamaydı. İnşallah bunun faydalarını hep birlikte göreceğiz” diyen Özen, “Bunu yaparken de maalesef yerelde turizm sektöründen gerekli desteği görmediğimizi ifade etmek istiyorum. Çözümsüzlüğü çözüm olarak görenlerin, daha konuyu anlamadan nasıl karşı çıktıklarını gördük. Biz bunu masaya yaptırdığımızda da içeriği ne olduğunu bilmeden karşı çıkan zihniyet ile de mücadele etmek zorunda kaldık” dedi.
Turizm sektörünün tüm paydaşlarının katıldığı toplantıda Milletvekili Refik Özen, turizmcilere yönelik sitemkâr yaklaşımında haksız mıydı?
14 ve 28 Mayıs’a gelene kadar özellikle muhalif kamuoyunun, alan başkanlığı konusunda iktidar temsilcilerini topa tuttuğunu gördük. Hatta bu konu, kampanya malzemesi edilerek olabildiğince istismar edildi.
Kabul etmeliyiz ki alan başkanlığı fikrinin bedelini AK Partililer ödedi. Çok üstlerine gelindi, kente ihanetle, Bursa’yı sevmemekle itham edildiler.
Özen’in de dediği gibi o günlerde bazıları hariç kimseden destek sesi çıkmadı. Kürsüde dikkat çeken konuşması sonrası toplantı çıkışında Milletvekili Özen ile ayaküstü sohbet ettik.
ULUDAĞ İÇİMİZE SİNMEDİ
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanvekili Refik Özen, Uludağ’ın marka değerine vurgu yaparak yıllar içinde yaşanan durumu şöyle özetledi:
“Uludağ, Türkiye’nin ilk kayak ve kış turizm merkezlerinden bir tanesi ve Bursa’nın gözbebeğiydi. Maalesef Uludağ, yetki karmaşası kaynaklı olarak her yıl kan kaybına uğradı. Uludağ’dan sonra devreye alınan tesislerin çok daha ileri düzeyde bir konuma geldiğini hep birlikte gördük. Bir Bursalı ve Bursa siyasetçisi olarak çok da içimize sindirebildiğimiz bir durum değildi.”
İNCE ELEYİP SIK DOKUDUK
AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen, çıkarılan Alan Başkanlığı yasasının Uludağ’a zarar vermenin aksine koruduğunu belirterek şunları söyledi:
“Uludağ’ın önündeki en büyük engel de yetki karmaşasıydı. Biz, bu engeli ortadan kaldıracak çok önemli bir alan başkanlığı yasasını geçen yıl TBMM’den çıkardık. Fakat çözümsüzlüğü çözüm olarak gören bir muhalefet anlayışıyla daha komisyon toplantıları ve genel kurulda muhatap olmak zorunda kaldık. Bizim çok ince eleyip sık dokuduğumuz bir yasaydı ve Uludağ’a en ufak zarar vermeyecek nitelikte konular yer alıyordu.”
ANLAMADAN KARŞI ÇIKTILAR
Muhalif siyasilerin tutumunu eleştiren Milletvekili Refik Özen, şu değerlendirmede bulundu:
“Bu Alan Başkanlığı yasası, Uludağ’ı koruyarak geliştirip güzelleştirecek bir yasa ama bunu anlamadan içeriğini bilmeden maalesef bu ‘istemezük’ anlayışıyla başta malum siyasi partiler olmak üzere bazı çevreler bu yasaya karşı çıktı. Fakat turizm sektörünün de buna destek verdiğine inanıyorum. Alan Başkanı şuan vekâleten bakıyor. Önümüzdeki günlerde de kalıcı bir atamayla Uludağ için daha sağlıklı adımları atmış olacağız. Kamuoyunun bir kesim hariç konuya aklıselimle konuya yaklaştığına şahit oluyorum. Karşı duranların yapıcı önerileri varsa alabiliriz ama şuana kadar hiçbir yapıcı önerileri olmadı.”
Sayın vekilin ifade ettiği gibi artık başkanlık kuruldu. Şuan vekâleten süreç ilerliyor. Asaleten bir atama yapıldığında ne tür adımlar atılacağını hep birlikte göreceğiz. Ve ümidimiz kentin en büyük hazinesi ve markası olan Uludağ’ın hak ettiği şartlara erişmesidir.
Saygılarımla…