Üniversite öğrencisinin 'kadına şiddet' filminde 27 avukat rol aldı
Bursa’da üniversite öğrencisi Mert Güngör (22), senaryosunu yazıp, yönettiği ‘Aylin’ filmi ile Türkiye’deki şiddet gerçeğini bu kez beyaz camdan gözler önüne serdi. Genç bir kadının, çocukluğundan itibaren aile içerisinde gördüğü psikolojik şiddetin, evliliğinin ardından farklı bir boyuta evrilmesini ve başrol karakteri ‘Aylin’in ortadan kaybolmasıyla başlayan hikayeyi konu alan filmin 97 kişilik oyuncu kadrosunda, Bursa Barosu Tiyatrosu'ndan 27 avukat yer alıyor. Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun'un da rol aldığı filmin başrol oyuncusu da yine bir avukat. ‘Aslı’ karakterini canlandıran Avukat Tuğçe Alsaç, “Bu ülkede kadın ikinci cinsiyet değildir. İki cinsiyetten biridir” dedi.
Bursa Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü son sınıf öğrencisi Mert Güngör, çektiği 9’uncu filmi ‘Aylin’ ile toplumun kanayan yarasına parmak bastı. Evlendikten sonra ortadan kaybolan Aylin’in kız kardeşi Aslı’nın, ablasını ararken başından geçenleri anlatan ve şiddetin her türlüsünü içinde barındıran 82 dakikalık suç, gizem ve drama filmi ‘Aylin’, 8 Şubat’ta sosyal medya platformunda vizyona girecek. 97 kişilik gönüllü bir ekiple ve kısıtlı imkanlarla çekilen Aylin filmi, Mert Güngör tarafından kaleme alınırken, yine yönetmen koltuğunda da Mert Güngör bulunuyor. Sinema merakının 2014 yılında lise öğrencisiyken sokak fotoğrafçılığı ile başladığını söyleyen Güngör, 9’uncu projesi olan Aylin filmi için, “97 kişilik gönüllü bir ekiple çalıştık biz bu projede. Kısıtlı imkanlarla çekilmiş bir filmdir. Aslında bu yönüyle bakıldığı zaman bir sosyal sorumluluk projesi niteliğinde de sayılabilir” dedi.
‘KADIN CİNAYETLERİNE FARKINDALIK GETİRMEYİ HEDEFLİYORUZ’
Güngör, Türkiye’nin gerçeklerini yansıttığını belirttiği filminin konusunu ve oyuncu kadrosunu ise şöyle anlattı:
“Filmimiz bir yıldır ablasından haber alamayan Aslı'nın hikayesini anlatıyor. İçerisinde farklı farklı ailelerin, içerisinde barındırdığı çocukların farklı hareketlerini, aslında davranışlarını görüyoruz. Bir aile draması anlatıyor diyebilirim. Ve içerisinde barındırdığı kadın temasıyla da bizim için çok değerli. Sonuçta biz bu kadın cinayetlerine de bir anlamda bir farkındalık getirmeyi hedefliyoruz. Bizim ekibimizde enteresan bir şekilde 27 avukat var. Var olan bir tiyatroları var. Ve hepsi çok kıymetli, çok yetenekli oyuncular. Aslında bizim tanışıklığımız da onların yeteneklerinden doğdu diyebilirim. Hani spesifik olarak şu şekilde tercih ettim diyemem, ama onların yetenekleri ve benim yarattığım karakterlere getirebileceklerinden dolayı çalıştık. Ben spesifik olarak şu olay üzerinden yola çıktım diyemem ama naçizane biz yazarlar olarak da bu memleketin içerisinde yaşıyoruz. Bu problemlere biz de şahit oluyoruz. Ve bütün bu gördüğümüz, duyduğumuz şeylerin toplamı aslında bu film. Çünkü bizim filmimizdeki karakterlerin hepsi çok gerçek. Hepimizin etrafında gördüğümüz karakterler bunlar. Bizim filmimizdeki Sami karakteri hepimizin etrafında maalesef ki gördüğümüz baba karakteri. Dolayısıyla bir anlamda kadın şiddeti ve bir anlamda da bu aile draması hepimizin maalesef şahit olduğu diyeyim. Dolayısıyla bunların yer almış olması, bence seyirciyi kendine çekecek diye düşünüyorum.”
97 OYUNCUDAN 27’Sİ AVUKAT
Güngör’ün pandemi sürecinde başladığı ve senaryosunu 1 yılda tamamladığı filmin çekimlerinin tamamı da Bursa’da gerçekleşti. 21 günde çekilen filmde, öğretmen, mühendis, yazılımcı, zabıta memuru gibi çok sayıda meslek grubundan oyuncu yer alıyor. Mert Güngör’ün arkadaşlarının yanı sıra annesi ve teyzesinin de rol aldığı filmin, 97 kişilik oyuncu kadrosundan 27’si ise avukat. Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun, filmde Aylin ve Aslı’nın babası olan Sami karakterini canlandırıyor. Avukatların baktıkları dava konularındaki çeşitlilikler ve karşılaştıkları insan profilleri nedeniyle meselelere bakış açılarının daha farklı olduğunu söyleyen Öztosun, “Avukatlar hukukun, yaşamın her alanında davalara bakıyorlar. O açıdan meselelere bakış açıları, onu sanatsal yorumlamaları çok çok daha farklı oluyor. Bursa Barosu Tiyatrosu’nu izleyen seyirciler de bunu biliyorlar. Bursa Barosu Tiyatrosu’nda yaklaşık 100’e yakın bir oyuncu kadrosu genişliği var. Baro Tiyatrosu oyuncularıyla beraber projeye destek verdik. Geçen yaz, 2021’in yazında, 21 günlük çekim zamanında ben 10 günümü ayırdım. Tam da adli tatile denk getirdik. Duruşmalarımız yoktu. Çok keyifli bir çekim dönemi yaşadık” diye konuştu.
‘ŞİDDET BİR İKLİM’
Filmin senaryosu nedeniyle örnek bir proje olduğuna dikkat çeken Öztosun, “Üçüüncü sayfada yer alan cinayetlerle alakalı. İçinde kadına şiddet ve şiddetin çeşitli öğelerinin bulunduğu bir sinema filmi. Biz buna katkı vermeye çalıştık. Türkiye'de yaşanan şiddetleri barındıran bir sinema filmi. Şiddet bir iklim. Yani bunun A kişisinden, B kişisinden, C kişisinden gelip gelmemesi önemli değil. Şiddet her türlü yaratılabiliyor, sözlerle yaratılabiliyor, davranışlarla yaratılabiliyor. Her şeyle yaratılabiliyor. Şiddet iklimine karşı hepimizin uyanık olması ve şiddet iklimini doğuran tüm mekanizmaları hayatımızdan dışlamamız gerekiyor. Biz hukuksal alanda tabii bunun mücadelesini veriyoruz. Ama toplumsal alanda, ailede, okulda, her yerde bu bilinçle hareket edip, şiddeti doğuran, şiddet iklimini doğuran bütün faktörleri ortadan kaldırmamız gerekiyor. Aslında bunun için sinema ve tiyatro da uygun bir araç. Picasso'nun bir lafı var. ‘Sanat hakikatin üzerindeki örtüyü kaldırmaya yarar’ der. Ve biz de bazı hakikatlerin üzerindeki örtüyü kaldırmaya çalışıyoruz. Sanatla ve bu filmde” ifadelerini kullandı.
‘AYLİN FİLMİ, İZLEYEN HERKES İÇİN BİR ŞANS OLABİLİR’
Filmin başrol oyuncusu da yine bir avukat. 3 yıldır Bursa Barosu Tiyatrosu’nda sahne alan ve filmin başrolündeki ‘Aslı’ karakterini canlandıran Av. Tuğçe Alsaç (25), “Hem projenin konusu hem de Mert'in heyecanı bizi gerçekten çok etkiledi. Ve biz de bu projeye katılmaya karar verdik” dedi. Aylin filminin birçok kişi için bir şans olabileceğini söyleyen Alsaç, şöyle konuştu:
“Film, birçok farklı ailenin çatışmasını ve içindeki şiddeti, kadına şiddetin her türlüsünü içinde barındırıyor. Burada Aslı karakterinin bir yolculuğuyla karşı karşıyayız. Aslı karakteri de ablasıyla beraber aynı ailenin içinde büyümesine rağmen, ablasından biraz daha farklı, biraz daha dışa dönük olmasına rağmen yine de bazı tabuları var. Ablasının kayboluşuyla beraber Aslı'nın dönüşümünü görüyoruz. Aslı artık başka bir yola evriliyor. Ve ablasını aramaya başlıyor. Aslında hikayemiz de böyle başlıyor. Biz Aslı’nın yolculuğunu izliyoruz. Hatta Aslı'nın şöyle bir sözü var bir yerde, ‘Hayatını yeniden yaşaman için bir şans daha verilseydi sana, her şey başka olur muydu?’ diyor. Biz bu noktada hem filmle ilgili seyirciyi düşündürmek istiyoruz hem de herkes bunu kendi hayatına sorabilir. Aslında bir film her zaman başka bir şans verebilir. Her film bir hayat hikayesi. Her filmdeki, her karakter bir tecrübe. Biz aslında bu tecrübeleri her seferinde izliyor ve karşılaşıyoruz. O yüzden kendimize, her izlediğimizde sorabiliriz. Belki bu bize verilmiş bir şans mıdır? Burada çünkü bir yaşanmışlık var ve o yaşanmışlığın nihayeti var. O yüzden ben bu söze çok değer veriyorum açıkçası. Belki Aylin filmi de izleyen herkes için bir şans olabilir. Hayatını değiştirmesi veya hayatına katmak için bir fırsat sunabilir.”
‘KADIN, İKİNCİ CİNSİYET DEĞİL, İKİ CİNSİYETTEN BİRİDİR’
Türkiye’de şiddetin sadece erkeğin kadına uyguladığı şiddet olarak algılandığını, bu filmle bunu da kırmak istediklerini, aile içindeki ve arkadaş çevresindeki psikolojik şiddete de dikkat çekmek istediklerini vurgulayan Alsaç, “Biz kadına şiddeti her zaman belki bir eşin karısına şiddeti olarak düşünüyoruz. Erkeğin kadına şiddeti olarak düşünüyoruz. Ya da bunu sadece fiziksel şiddet olarak düşünüyoruz. Aslında böyle değil. Bizim filmimizde de bunun birçok türlüsü var. Aile içinde çok fazla psikolojik şiddet var. Belki babanın baskısı, belki ağabeyin baskısı. Her ne kadar aile içinde bağların kuvvetli olduğunu düşünsek de bazen farkında olmadan o çekingenliği verebiliyoruz kız çocuklarımıza. Ve onlar da büyüdüklerinde bunun devamı niteliğinde hayatlar yaşıyorlar. Çekiniyorlar, söylemek istemiyorlar. Zaten en büyük sorun da bu değil mi? Bunu aşmaya çalışıyoruz. Kadınlar evet şiddete çok fazla uğruyor. Bu taciz olabilir, fiziksel şiddet olabilir, psikolojik şiddet olabilir. Ama hiçbirini dile getiremiyorlar. En büyük problemimiz belki de bu. Yavaş yavaş bunu aşmaya çalışıyoruz. Bu yüzden bu filmin her yerinden mesaj alabiliriz. Eğer görmek istiyorsak, zaten hayatın her yerinden birçok mesaj alabiliriz. Çünkü şiddetin her türlüsüyle her zaman, haberlerde, gerçek hayatta çok fazla karşılaşıyoruz. Bazen bakıp görmüyoruz. Bu yüzden filmimizde de finalinde bir sözümüz var. ‘Bu ülkede kadın ikinci cinsiyet değildir. İki cinsiyetten biridir’. Aslında eşitliği, birlik olmayı, birlikte olabilmeyi ifade etmeye çalışıyoruz” dedi.