Uzman Doktor Şenol Coşkun: "Kalp krizi artık yaşlı hastalığı değil"

Acıbadem Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Şenol Coşkun, kalp krizi, stres ve kalp hastalıkları arasındaki ilişki, Kalp krizine sebep olan unsurları, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.

Özlem YOĞURTÇUOĞLU/ LİDER HABER

-         Kalp krizi ve stres arasında nasıl bir iliki var?

Stresin kalp krizini tetikleyen birincil etmen olduğunun altını çizEN Kardiyoloji uzmanı Şenol Coşkun “Kalp krizi ve stres arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Kalp krizleri özellikle stresli dönemlerde tetiklenen bir olay halinde karşımıza çıkmaktadır. Stres hormonları, stres esnasında çok arttığı için kalp damarlarında büzüşmeye ve kalbin damarları içerisinde bulunan plakların yırtılmasına neden oluyor. Bu yüzden özellikle kalp krizini tetikleyen etmemler arasında stresi 1 numaralı etmen olarak sayabiliriz.” diyor.

-         Kalp hastalığını etkileyen diğer etmenler nelerdir?  (şeker, tansiyon, kolestrol vb.)

Kalp krizi, kalbin ana besleyici damarları olan koroner arterlerde oluşan tıkanma sonucu kalp kasının bir bölümünün oksijensiz kalmasına bağlı olarak kalp kasında meydana gelen zedelenmedir. Kalp krizinin en korkutucu yanı; ani gelişen bir hastalık olmasıdır.

Kalp krizinin belli sebeplere bağlı olarak ortaya çıktığı söyleyen Kardiyolog Şenol Coşkun “Kalp krizi bir sonuç olarak akrşımıza çıkmaktadır, aslında altında yılların biriktiridiği stres baş faktörlerden biri, şeker hasatlığının olması, tansiyon hastası olunması, kolestrol yüksekliği olması ve hipertansiyonun yüksek olması ve belki de en önemli etmen olarak ise ailede başka kalp hastalarının olmasıyla kalp krizi karşımıza bir sonuç olarak çıkıyor. Bunların hepsi birleştiği zaman kalp damarları ve tüm damarlarda, bu faktörler birleşerek damar hastalığını ortaya çıkarırken beyin damar hastalığına da neden oluyor, hasta felç geçiriyor. Buna da biz ‘Beyin krizi’ diyoruz. Yani atar damar sistemi nereye giderse orası tetikleniyor ve karşımıza kalp krizi, felç, beyin krizi, böbrek yetmezliği, gözde körlük gibi tüm organlardaki beslenme problemlerinden ortaya çıkan bir sonuç oluyor.”

-         Kalp krizi mevsimsel olarak artış gösterir mi?

Mevsimsel geçişlerin metabolizmada değişime neden olduğu için kalp krizini de teikleyebileceğini aktaran Coşkun “Ben, yaklaşık 20 yıldır ben bu işi yapıyorum. Burada kalp krizlerinin mevsimsel olarak tetiklediğini söyleyebilirim. Özellikle sonbahar aylarında veya ilkbahar aylarında yani mevsimin yazdan kışa döndüğü ya da kıştan yaza döndüğü mevsim geçişlerinde hem tansiyon dengesi bozuluyor hem kalp olaylarıyla daha sık karşılaşıyoruz. Yani mevsim geçişlerinde Bu olaylar çok daha dikkat edilmesi gerekiyor.”

-         Kalp krizi ve kalp spazmını birbirinden nasıl ayırt ederiz?

Spazm, bir kasın ya da kas grubunun, kalp ve mide gibi içi boşluklu organların aniden ve istemsiz kasılması için kullanılan tıbbi bir terimdir. Genellikle devamında ani bir ağrı gelen kramplarda görülür; genellikle zararsızdır ve kısa süre içinde geçer. Bunun dışında farklı sebeplere dayalı ve daha ciddi olan istemsiz kas kasılmaları nedeniyle oluşan spazmlar başka hastalıkların belirtisi olabilir.

Kalp krizinde, kalbi besleyen koroner damarlar, pıhtı nedeniyle tam olarak tıkanır. Kasa hiç kan gitmez. Kalp spazmında ise damarlarında çok az miktarda kan akışı devam eder.

Erkek hastaların genellikle kalp krizi geçirdikten sonra doktora ulaştığını, kadın hastaların ise sağlık konularında daha titiz olduğu için erken tanı konusunda da daha şanslı olduğunu aktaran Coşkun, “Kalbi besleyen atar damarın bir veya birden fazlasının ani tıkanması sonucu kalbin beslenme bozukluğuna uğramasında ‘kalp krizi’ denir. Kalp krizi başladığı zaman genellikle kalbi besleyen damar tam tıkalı olur ve plak yırtılması da ani tıkanmadan sonrası gördüğümüz tablodur. Kalp ile ilgili bir diğer problem de kalp spazmı. Kalp spazmı aslında kalp krizinin öncesinde ortaya çıkan bulgulardır. Damar tam tıkanmıyor. Yüzde 1 ya da 2 açıklık kalıyor ve oradan geçen kanla kalp besleniyor. Burada eğer hastalar yakalanıp tedavi edilmezse bir kalp krizlerine veya ani ölüme neden olan tablo ile karşılaşıyoruz. Ben hastalarıma sorduğum zaman yüzde 70-80 arasında, özellikle erkeklerde kalp krizi başlamadan genellikle bir hafta önce belirtiler; göğüste ani baskı, sıkıntılar, terleme, çabuk yorulma veya nefes darlığı şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Hastalar bunu çoğunlukla adlandıramıyorlar ve tanı özellikle genç erkek hastalarda geç tanıya neden oluyor. Bayanlar sağlık konusunda biraz daha titizler, daha çabuk doktora ulaşıyorlar. Dolayısıyla bayanlar erken tanı konusunda biraz daha şanslılar. Maalesef erkek hastalar, daha geç ve krizi geçirdikten sonra veya kötü sonuç olduktan sonra karşımıza geliyorlar. Bu açıdan kalp spazmı bulguları, yani göğüste şiddetli basınç, stres, ani terleme, birden bire hiç olmayan nefes darlıkları ve kötü bir his olarak karşımıza çıkıyor. Bu bulguları olan kişilerin mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurmasını öneriyoruz.” diyor.

-         Anjiyonun zararı var mı? Hangi durumlarda yapılır ya da yapılmaz?

Anjiyo, ya da anjiyografi basit olarak ‘damarların görüntülenmesi’ anlamına gelir. Bu görüntüleme işlemi, özellikle damar sertleşmesi ya da koroner arter hastalığı şüphesi durumunda gerçekleştirilir ve damar fonksiyonlarının detaylı olarak incelenmesini sağlar.

Anjiyonun Kalp krizinin teşhisinde çok önemli bir yer tuttuğunu ifade eden Coşkun, “Anjiyo çok geniş bir konu. Kimlere anjiyo yapmalıyız, zararları var mı gibi sorularla sıkça karşılaşıyoruz. Anjiyo dediğimiz işlem sonuçta girişimsel bir işlem. Daha önceleri çoğunlukla kasıktan yapılan anjiyografiler daha zahmetli, daha büyük bir operasyon, büyük bir işlemmiş gibi halkta bir bilinç vardı. Ama son zamanlarda hem hekim tecrübesinin artması hem de daha iyi cihazların gelişmesi ve malzeme kalitesinin artmasıyla birlikte anjiyografi, son derece düşük riskli ve kolaylıkla yapılabilir. Anjiyo gelişmiş bir kalp filmidir. Dolayısıyla hekim gerek duyduğu zaman, ihtiyaç olduğu zaman anjiyografidan çok korkmamak gerekiyor. Bir diğer yöntem ise son zamanlarda bahsedilen ‘sanal anjiyo’ denilen Bilgisayarlı Tomografik Anjiyo. Bu anjiyo diğer anjiyo türüne göre tabii ki daha kolay oluyor. Hasta sonuçta ilaçla tomografi çektiriyor. Doğruluğu normal anjiyoya yakındır ve yüzde 98-99 oranlarını bulur. Anjiyo, damarlarda tıkanıklık olup olmadığını bize gösteren bir sistemdir, sanal anjiyonun dezavantajı, tanı koyuyoruz ama girişim yapılamıyor. Hastanın damarının bir tanesinde yüzde doksan tıkanıklılık var, tamam ama ne yapılacak? Hastaya klasik anjiyo yapılarak o damara stand yerleştirilir veya hastanın bypass yapılması sağlanır.  Yani bu tedavi edici değil, tanı koyucu bir yöntemdir. Riskli mi derseniz, bence özellikle ehil ellerde bu çok önemli bir nokta, bu işi bilen profesyonel ellerde yapıldığı zaman ülkemiz için riski dünya ortalamasının çok altında.”

-         Halk arasında yaşlı hastalığı olarak bilinen kalp krizine son zamanlarda gençlerde sıkça rastlanması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Daha çok 50 yaşın üzerindeki hastalarda görülen kalp hastalıkları artık çok daha erken yaşlarda karşımıza kalp krizi olarak çıkıyor. Gençlerde hatta çocuklarda kalp krizine bağlı ölümcül ritim bozuklukları gün geçtikçe daha sık görülüyor.

Kalp krizi ve kalp hastalıklarının genç yaşlarda görülme sıklığının artmasıyla ilgili Kardiyolog Şenol Coşkun, “Erken yaşlarda kalp hastalığı görünüyor mu, görünmüyor mu benim de son birkaç yıldır irdelediğim bir konu. Daha çok gençlerde aniden ortaya çıkan kalp sorunlarıyla maalesef karşılaşıyorum. Halk arasında çeşitli yanlış inanışlar var, rivayetler var maalesef. Ben bu vakalrın beslenme tarzının bozuk olması, sigaraya çok erken yaşta başlanması ve kötü beslenmeyle tetiklendiğini düşünüyorum. Son zamanlarda Covid-19’un bu işle ilgisi var mıdır diye bir tartışma var. Ben Covid-19’un da, sonuçta bulaşıcı bir hastalık olduğunu, pıhtılaşmaya meyilli olduğunu ve zemin hazırladığını düşünüyorum. Her ne kadar elimizdeki pozitif veriler, çalışmalar tam olarak yayınlanmamış olsa da bir miktar ilişkili olduğunu düşünüyorum.” açıklamsında bulunuyor.

-         Genç doktorların artık kalp, beyin gibi uzmanlıklar yerine fizyoterapi ve plastik (estetik) cerrahiye yöneldiği söyleniyor. Bu konudaki fikriniz nedir?

Hekimliğin çok özverili bir meslek olduğunu ve çalışma saatlerindeki belirsiz esneklikten dolayı gençlerin bu tür cerrahilere daha mesafeli olduğunu vurgulayan Coşkun “Hekimlik zor ve stresli bir meslek, aslında bir meslek değil bir yaşam biçimidir. Hekimlik yaşam tarzıdır. Ben lise sonda tıp fakültesini seçmeye karar verdiğimde bir hekim arkadaşım, kendisi şu an kalp damar profesörü büyük bir hastanede başekimlik yapıyor. Bana şöyle bir öğüt vermişti, “Vallahi Şenol’cuğum güzel meslek ama çok özveri ister.” demişti. Mesleğe atılınca özverinin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz, yaşam biçimi olduğu için de geceniz gündüzünüz mesleğinizle ilgili oluyor. Özellikle kardiyoloji gibi çocuk hastalıkları gibi cerrahi gibi yoğun branşlarda gece işinin devam etmesinden ve acil hasta grubunun çok olmasından dolayı genç meslektaşlarımız, bu işi daha kolay yapabilecekleri daha konforlu yapabilecekleri, acili olmayan plastik cerrahi gibi dermatoloji gibi fizik tedavi gibi branşlarda şansını deniyorlar ya da o tarafa doğru yöneliyorlar. Ama bu işi de birilerinin yapması gerekiyor, ilerde bize bakacak insanlara da ihtiyacımız var.” dedi.