Vahşetin atlıları

Vahşetin atlıları kapıldıkları psikolojileri ile dörtnala at sürüyorlar.

İnsanlığın ayıbını sergiliyorlar.

İnsanlıktan nasipsiz oldukları vahşetin, acımasızlığın, gaddarlığın, caniliğin ne olduğunu bilmez haldeler.

Masum yavru Narin öldürülmüş.

Narin vücudu çuvala konulmuş.

Dereye atılmış.

Üzerine ağır taşlar ve ağaç dalları konularak cesedinin bulunması imkânsız hale getirilmiş.

Dünyada henüz kusursuz cinayet işlenmedi.

Vahşetin atlıları çoluk çocuk demeden katletmeye devam ediyorlar.

Babaannesini öldüren genci duyuyoruz.

Dört çocuğunu ağaçlar arasında öldüren babayı izliyoruz.

Eşini kurşun yağmuruna tutan eski kocayı seyrediyoruz.

Sevgilisini öldürüp, bidona koyup, üzerine beton dolduran caniyi biliyoruz.

Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar vahşete imza atan vahşiler var.

Akıllar dumura uğramış.

İnsan öldürmek kolaylaşmış!

Ölüm kol geziyor.

Vahşetin atlıları aramızda dolaşıyor.

İçimiz acıyor ve fakat elimizden bir şey gelmiyor.

Yaşlı bir kadına, erkeğe nasıl kıyılır?

Bir anneye veya eski eşe nasıl kıyılır?

Yaşları üç ile on arasında değişen çocuklarına bir baba nasıl kurşun sıkar?

Nasıl öldürmeye kalkılır?

Bir masum kız çocuğu ne için ve hangi nedenle nasıl öldürülür?

Cinnetlik hali dedikleri bu mu yoksa?

Buysa eğer, canlarını alacakları insan arıyorlar demektir.

Bunlar aramızdalar.

Şehrimizdeler.

Sokağımızda, apartmanımızda, markette, orda, burada, şurda yan yanayız belki de.

Vahşetin atlıları ölümü kuşanmış aramızdalar.