92’ye bakıp bugünü anlamak!

Sandığa 34 gün kaldı.

Görünürde ne seçim heyecanı var ne de mührün sihri.

Parti kadrolarıyla sınırlı suni bir telaş ve ego temsili…

Yerelde hikâye hep aynı, ‘sepet’ havası eşliğinde siyasi folklorik ayak oyunları.

Kimse sorsan, kazanıyor! Belli ki herkes, kendi kendine halay başı…

Zira dört bir yanda Hint kumaşı!

Sahne aktör dolu, salon boş.

Çünkü sokaktaki adamın kafası karışık.

Ülkemiz ne durumda? Bu gidiş nereye? İyi miyiz? Yoksa kötü mü?

Yanıtlar, ‘biz hep uçlardayız’ deyişini anımsatıyor.

Bir yan ‘öldük bittik’, öte yan hayran çelebi…

Bakarsan iki yaka da düğmeli!

Olan arada kalana oluyor…

Vatandaş, ne yapacağını bilmiyor.

Fakat birileri, vatandaşın ne yapacağını vatandaştan daha iyi bildiğini sanıyor.

Aman nasılsa raptiyeyi koysak kazanır’ düşüncesiyle vasatlığın adı siyaset olmuş!

Dolayısıyla seçimi yerele indirgemek sığlıkla eş değer olur.

Bu seçimlerde oy kullanmak için bir sebep veya motivasyon arayanlara çağrımdır: 26 Şubat 1992’ye dönüp bir bakın.

‘Hocalı Katliamı’ ile yüzleşin.

Yanı başımızda Türklere yapılan vahşiliği öğrenirken sorun: ‘O günlerde biz ne yapıyormuşuz?’

Dağlık Karabağ’ın küçük bir kasabasının 613 sakini, kundakta bebek, ağzında emzikli çocuk, hamile kadın, genç, yaşlı denilmeden katledilirken ‘acaba biz neredeydik?’ sorusuna bulabilirseniz bir yanıt bulun!

Gazeteci Ali Eşref Uzundere, Lider Bursa’da yayınlanan yazısında çok iyi bir derlemeye imza attı.

Hocalı soykırımını bir avuç Ermeni mi gerçekleştirdi?’ başlıklı yazıyı lütfen okuyun: https://www.liderbursa.com/hocali-soykirimini-bir-avuc-ermeni-mi-gerceklestirdi-h59834.htm

Hocalı’da olup bitenleri okurken bir de bugünü düşünün!

30 yıl Ermenistan işgalindeki Karabağ’ı 44 günde özgürleştiren gücün kaynağını sorgulayın!

Azerbaycan Ordusu, vatan mücadelesinde en büyük kuvveti nereden aldı?

Dün, soydaşı kıyıma uğratılırken seyirci kalan bir millet, zaferi nasıl tesis ediyor?

92’nin Türkiye’si ile bugünün Türkiye’si bir de bu noktadan kıyaslayın.

İçinde bulunduğumuz birtakım ekonomik zorlukların gündelik ve geçici olduğunu unutmayın.

Geçen ki yazıda da aktardım önümüzde biraz daha zor günler var ama bu da aşılacaktır.

Acaba bugünkü Türkiye olsaydı Hocalı’da katliama kim cüret edebilirdi?

Şimdi siz, ‘yahu öyle diyorsun da Doğu Türkistan’da, Gazze’de yaşanıyor’ diyebilirsiniz…

Şayet bunu söylüyorsanız, aynı yerdeyiz ve son derece haklısınız. Ama cevap net, demek ki daha da güçlü olmamız gerek!

Yahu, o zaman bunun yerel seçimle bir alakası yok’ da diyebilirsiniz!

Fakat emin olunuz ki var!

Yerelde kaybedilecek seçim, genelde kazanılanı gölgeye çeker.

Erken genel seçim’ için planlar ve tuzaklar devreye alınır, perde açılır.

Unutmayınız, ‘bir hedefe hızlı varmak nadiren gerçek bir kazanç sayılır!

Bugünkü noktaya 100 yılda gelebildik, hedeflediğimiz noktaya gelmek içinse önümüzde daha uzun bir yol var.

Türkiye Yüzyılı için ilk kapının anahtarı belli: Genelden Yerele Birlik Ülkede Yönetimde Dirlik!

Bu seçimde gündelik korkularınızı bir kenara bırakın, asırlık korkular ve acılardan ibret alarak zafer inancıyla ‘güçlü olmaya’ odaklanın…

Saygıyla…