Yolumuz uzun...

Dünkü yazıma ilişkin, sevdiğim, görüşlerine değer verdiğim bir arkadaşımdan ve pek çok kişiden ‘nefret diline’ ilişkin eleştiriler aldım.

Haklılık payı olduğu kadar gerçeği görememenin, görse de inanmamanın verdiği tavır aynen devam ediyordu.

Türkiye ne çektiyse bu nefret dilinden çekmişti, çekiyordu ama tarafların bundan anladığı, kişiye,  kesime ve eğitimine! bağlı olarak değişiyordu.

Gezi olaylarını hatırlayın. Taksim’de oluşan tahribatı. Oluşturulan yanlış algıyı, kesilecek ağaçlar için yapıldığı söylenen yalanları ve arkasından bin bir kişinin çıktığı o meşum günleri. Sonunda ne oldu, AKM yıkıldı da yapılmadı mı, yapıldı. Ağaçlara ne oldu peki, yerinde duruyorlar. Peki, ne oldu Gezi’de? Ayrıştık. Sadece din olarak değil, fikren, zikren, zihnen, vicdanen, alenen.

Farklarıyla birlikte yaşamaya, başörtüsüne hoşgörüye, özellikle 80 olaylarında kaybedilen gençlerin hatırına çok şey öğrenmiştik geçmişten.

Ama koruyamadık, bir yalanın peşinden hortladı yine taraflara bölünen nefret dili.

Ve bu seçimlerde kazanmak için verilen savaş, nefret söylemlerinin fitilini daha büyük ateşledi.

Muhalefet kendinden olmayan herkese bunu yaptı.

Aday oldu diye Muharrem İnce’ye,

Masadan kalktı diye Meral Akşener’e

Erdoğan’a destek verdi diye Sinan Oğan’a

İktidara oy verdi diye depremzedelere

Onlardan olmayan herkese 21 yıldır yaptığı gibi,

Nefret kustu.

 

Bana yapılan yorumlarda, seçim gecesi Erdoğan’ın konuşması sırasında yuhalanan Kılıçdaroğlu örneğini vermişti arkadaşım, o da haklıydı ama iğne önce kendine batırılmalıydı bence, nasıl mı?

Toplum bu denli ayrışmaya götüren sebepleri birkaç başlıkta ortaya koymaya çalışırsak, aslında yıllardır söylenen ve muhataplarının da son derece iyi bildiği bir tablo çıkar ortaya ki, aydınlatabilir hepimizi

Nasıl mı?

Sol seçmenin en önemli argümanları neydi? Atatürk ve entelektüellik

Nasıl yapıyorlar?

Sağ seçmeni Atatürk düşmanlığı, eğitimsizlik ve cehaletle suçluyorlar.

1-    Bu doğru mu? 2- Böyle bir hakları var mı?

 

1-    Doğru değil.

Ben Türkiye’de sağ- sol ayırt etmeden Atatürk sevgisi olduğuna inanıyorum ve bu sevginin coğrafya, parti tanımadığına binlerce kez şahidim. Ama sağ seçmenin en önemli kusuru Atatürk üzerinde ticari bir kaygı gütmüyor çünkü bu ayrıcalık sol seçmene ait.

2-    Böyle bir hakları yok.

Yani insanlar sırf birbirlerini dini, dili rengi, ırkı, yaşı, kültürü, seçimleri farklı diye ötekileştiremez. Ötekileştirmemeli. Yüzünüzü dönmek istediğiniz batının en önemli özelliği bu. Gidin bakalım Amerika’da, İngiltere’de buradaki sağ seçmene yaptığımız aptal mobingini yapın, deneyin bir.  Ne cezalar yağıyor görün.

 

 

Hani LGBTİ’ye saygı isteyen, toplumun her kesiminin sevgi ile kucaklaşmasını bekleyenler var ya, söz konusu sağ seçmen olunca tüm insan haklarına dayalı kuralları kenara bırakıyor. Sol olmayan seçmenin hiçbir hakkı olmamalı onlara göre. Mesela başörtüsüne tahammül edemiyorlar ama çıplaklıkta sınır tanımak istemiyorlar, yeri gelince Saadet Partili seçmen kendileriyle olsun istiyor ama bir yandan da inkar ediyorlar. RTE gitsin diye her yol mübah ama en demokratik, akıllı, modern ve paylaşımcı yine onlar. En çok vatanını, toprağını ve Atatürk’ü seven sözde yine onlar.

Nefret söylemi tam da burada başlıyor. ‘Onlar’

Yanındakini ve karşındakini yargılamadığında, sorgulamadığında ve yorum yapmadığında.

Daha çok yolumuz var ama önce kaybedenin suçu kazananda aramadığı bir görüşe ihtiyaç var.

Yolumuz uzun…