Zemine uygun siyasal tutum

Zemine uygun siyasal tutum

Türkiye’nin çözülmesi gereken birtakım meseleleri var. Ve bunların çözüm yolları da mevcut…

Kimileri meseleleri her türlü şart ve zeminde politik kurnazlıkla istismar ederek siyasal ranta dönüştürüyor.

Kimileri ise kişisel ve kurumsal hesaplarla değil kamunun ortak menfaatiyle hareket ederek uygun zemin ve zaman denkliği sağlandığında meselelerle ilgili en doğru tutumu ortaya koyuyor.

Bu yaklaşım tarzının en bariz öncüsü ise Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Lideri Devlet Bahçeli’dir.

Türkmen Beyi Devlet Bahçeli, partisinin dünkü grup toplantısında şu ifadeleri kullandı:

“Göç ve sığınmacı akını yalnızca Türkiye’nin değil, çağımızın ve tüm dünyanın en çarpıcı, en yakıcı sorunlarından birisidir.

Hiç kimse bu ağırlaşmış mesele üzerinde kafa yormazken, parti olarak aralarında uzman ve akademisyenlerimizin bulunduğu nitelikli bir komisyon marifetince ve dört başı mamur şekilde hazırlığı yapılan ‘Sınır Aşan Göçler’ çalışmamızı gündeme taşıdık.

Demografik istiklalimizi, demografik istikbalimizi zedeleyecek tehlikeli akımlara karşıyız; nüfus dengemizi, milli yapımızı, bu coğrafyadaki varlığımızı melezleştirecek insan akınlarının sonuna kadar karşısındayız.

Ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri kademe kademe sağlanmalı, düzensiz göçün beli kırılmalı, Geri Kabul Anlaşması sonlandırılmalıdır.

Herhalde birçoğumuz, ‘Sayın Bahçeli seçim öncesi bu ifadeleri kullanmış ve sahada eleştirel anlamda politik bir argümana dönüştürmüş olsaydı ortada ne İYİ Parti ne de Zafer Partisi kalırdı’ düşüncesine yakınız.

Ama kullanmadı, meseleyi istismar etmedi.

Aynı şekilde Bilge Lider Bahçeli, konuşmasında şunları da söyledi:

“Dar ve orta gelirli insanımızı enflasyona ezdirmemeliyiz.

Emeklilerimizin şikayetlerini kademeli şekilde dindirmeliyiz.

Büyüyen, güçlenen ve gelişen Türkiye ekonomisinden her kesimin, her insanımızın adil ve hakkaniyetli pay alması için elimizden geleni yapmak durumundayız.

Fiyat ve finansal istikrarın ivmesi; ihracat, üretim, istihdam, yatırım seferberliğiyle Türkiye ekonomisi zincirlerini tamamıyla kıracaktır.

Çiftçimizden memurumuza, işçimizden esnafımıza, emeklimizden sanayicimize kadar herkesin yanındayız, haklı taleplerinin takipçisiyiz.

Taşeron firmalarda çalışan kardeşlerimizin kadroya alınması,

Staj ve çıraklık mağduru kardeşlerimize el uzatılması,

Terörle mücadelede yaralanan, ancak gazi sayılmayan 20 bine yakın kardeşimize gazilik unvanının verilerek şeref aylığının bağlanması,

Uzman çavuşlarımızın kadroya alınmalarıyla mesleki güvenceye kavuşturulmaları,

Yardımcı hizmetler sınıfındaki kardeşlerimizin sorunlarının çözülmesi,

Her insanımızın onurlu ve hiç kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdüreceği bir gelir düzeyine ulaşması hedeflerimiz arasındadır.”

MHP Lideri Bahçeli, bu sözleri de seçim dönemlerinde eleştirel bir üslupla sahada vatandaşı ikna etmeye dönük bir araç olarak kullansaydı herhalde MHP yüzde 25’leri zorlardı.

Yapmadı. Çünkü her zaman ‘önce ülkem ve milletim’ dedi.

Peki, bugün neden diyor?

Hafta sonu birçoğumuzun Fenerbahçe kongresiyle oyalandığı günlerde Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldı.

AP’deki yeni dağılım esasında Avrupa Birliği’ndeki (AB) olasılı dağılımın habercisi.Şayet o değilse bile Avrupa’da yeni politik konjonktürün ilk emaresi olduğu kesin.

Görüyoruz ki Avrupa ülkelerinde mülteci karşıtlığı temelli politik organizasyonlar, iktidara yürüyor.

İşte Fransa örneği: Aşırı sağda gösterilen Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN), 2019’daki son seçimlere kıyasla 10 puan yükselişle yüzde 31,5 oy oranına ulaştı.

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liberal kanattaki partisi Rönesans ise adeta hezimete uğradı ve yüzde 15’te kaldı.

Netice ne oldu? Macron, parlamentoyu feshetme ve erken genel seçime gitme kararı aldı. Ülke 30 Haziran-7 Temmuz tarihlerinde seçime gidecek.

Almanya örneği: İktidardaki muhafazakâr CDU/CSU, yüzde 30 ile birinci parti oldu ama ülkede radikal sağdaki AFD, yüzde 16 ile ikinci parti oldu.

İtalya’da Başbakan Giorgia Meloni’nin geçmişi neo-faşist hareketlere dayanan partisi İtalya’nın Kardeşleri (FdI)yüzde 28,8’e çıktı ve birinciliğe yükseldi.

Hollanda, Macaristan, İspanya, Yunanistan’da sağın yükselişi dikkat çekti.

Belçika’da başbakanın istifasını getiren tablo şöyle oluştu: Flaman milliyetçisi muhafazakâr sağ Yeni Flaman İttifakı, seçimden birinci çıktı.İkinci sırayı aşırı sağcı Flaman Çıkarı Partisi elde etti.

Haliyle Avrupa’daki bu yeni zemin, Türkiye’yi de yeni bir siyasal düzlem ve plana yöneltiyor.

Önce Türkiye diyenlere saygıyla…