Mutsuzluğun tarifi
Neden mutlusun? Bugün çok mutsuz görünüyorsun, neyin var? Bu neşenin sebebi ne? Suratın neden asık? Günlük hayatta sıkça duyduğumuz bu soruları sevmeyen binlerce insan bulabilirim ve ben de kesinlikle o insanlardan biriyim. Duyguların kelimelerle anlatılmaya çalışılmasına hep karşı çıkmışımdır, bence duygular sadece yaşamak içindir tıpkı bir tür refleks gibi... Duygular; planlanamaz ve engellenmez, zamanı gelince yaşanır ve biter. Yani olması gereken budur.
Bazen mutluluğu anlatmaya çalışan şairlerin ve filozofların yazılarını okuyorum, fakat okuduğum hiçbir satır beni içten bir kahkaha, kederli bir gözyaşı kadar etkilemiyor. Duyguların somutlaştırılmaya çalışılması yegane bir heves olarak kalıyor bence. Örneğin Socrates (M.Ö. 470 – 369) “Mutluluğun sırrı; daha çok olanı aramakta değil, daha azın tadını çıkarma kapasitesine ulaşmaktır.” diyerek bir mutluluk tarifi veriyor. Seneca (M.Ö. 4 – M.S. 65) ise yetinmekten bahseder, onun mutluluk tarifi şöyle; “İnsanoğluna bahşedilmiş en büyük nimet, içimizde ve ulaşabileceğimiz yerdedir. Bilge bir kişi sahip olmadığını arzulamak yerine, her ne olursa olsun kendinde olanla mutlu olmayı bilir.” Yetinmek konusunda bunları söylerken mutsuzluk konusunu da es geçmez ve mutsuzluğun sebebini şöyle açıklar; ‘’Herkes kendi hatası yüzünden mutsuz olursa insanlık iyi bir durumda demektir.’’
Okuduğumuz şiirler, dinlediğimiz şarkılar, türküler ve kitaplar... Her biri aslında bizim anlamak istediğimiz anlama bürünürler. Kelimelerle ifade edemediğimiz şeyleri belki de çekincelerimizi böyle ifade etmeye çalışırız.
Ben geçmişte ve bugün, hep aynı şeyi düşündüm. Belki fikirlerimi farklı şekillerde dile getirmeyi öğrendim ama hala aynı yerdeyim. Mutsuzluğunuzu anlatmaya çalışamayın, mutsuzluğunuzu yorgunluk yalanına sığdırmayın. Mutsuzluğu da en içten ve en derinden yaşayın. Çünkü mutsuzluk da mutluluk kadar normal ve sıradan. Bir sabah mutsuz uyanabilirsiniz ve hiçbir sebebi olmayabilir. Tıpkı mutlu uyanmak gibi...
Lao Tzu (M.Ö. 531) “Mutsuzsan, geçmişte yaşıyorsun. Endişeliysen, gelecekte yaşıyorsun. Huzurluysan, şu anda yaşıyorsun.” diyerek mutsuzluk kavramını zamana yayarken Arthur Schopenhauer, mutsuzluğu acıyla ve doyumsuzlukla bağdaşlaştırarak “Onun arkasında, mutlak, değişmez, sonsuz ve sınırsız isteme yatar. İnsanların bütün yaşamı daha fazlasını istemeyle; bu nedenle yaşanan mücadelelerle, çatışmalarla, doyumsuzluklarla ve düş kırıklıklarıyla geçer. Bizi biz yapan şey olan kör istememiz, bütün acıların kaynağıdır" der.
Eğer hepimiz için acının, mutluluğun ve mutsuzluğun tanımı farklıysa mantıklı bir açıklaması nasıl olabilir?
İşte mutsuzluğun tarifi tam da budur! Tarifsizlik…
Bazı şeylerin somutlaştırılmasına karşı çıkmak gerekiyor. Ben duyguların somutlaştırılmasına karşıyım! Mutsuzluğu anlatmaya çalışmak sürekli bunun üzerinde düşünmek, bu süreci sadece uzatır.
Mutsuzluk anlatılmaya çalışıldıkça içinden çıkılmaz bir hal alır, bu yüzden mutsuzluğunuzun üzerinde çok durmayın, nedenini bilmiyorsanız, uzun uzun deşmeyin. mutsuzluğu yaşayın bitsin! Çünkü bir an da neşe dolmak, bir an da mutlu olmak ile aynıdır mutsuzluk.
ETİKET : mutsuzlukmutlulukliderhabernedenyaşam