Haddini bilmemek
Bize küçüklüğümüzden beri haddini bil!
derlerdi
hep haddini bilmek bir erdemmiş gibi anlatılırdı.
Hatta ‘hadsiz’ diye argo olarak kullandığımız bir kelimemiz bile var.
Ama insan bazen haddini bilmemeli.
Doğduğu yeri, olduğu kişiyi kabullenmemeli aksi takdirde mücadelenin ne anlamı kalır ki.
Bizler bize sunulan hayatın dışına çıkmaya korkuyoruz,
bu fanusun dışına çıkma cesaretini gösterenler toplumda o kadar azınlıkta ki.
Peki, merak ettiğimiz halde neden çıkamıyoruz o fanusun dışına, içeridekilere kendimizi daha yakın hissettiğimiz için mi?
Dışarıda ne olduğunu bilmediğimiz için mi?
Çıktığımızda pişmanlık duymamak için mi?
Bunun gibi bir sürü sebebimiz olabilir.
Belki herkeste olan genel bir sebeptir sizi o fanusa hapseden belki de daha özel bir sebebiniz vardır ama ne olursa olsun sebepler, sonuçlar…
Eğer siz olduğunuz yerde mutlu değilseniz ve sürekli fanusun dışına bakarak yaşıyorsanız hayatınızı, sizin sebep dediğiniz şey sizin pranganıza dönüşüyor.
Her gün sosyal medyada spor yapanları, seyahat eden insanları izliyoruz. Tanımadığımız bir sürü kişiyi sırf hayatını merak ettiğimiz için takip ediyoruz.
Peki neden sizin hayatınız hayalinizdeki gibi olmasın.
Evet şimdi birçok gerekçe var biliyorum ama gerçekten dur ve düşün başkalarının hayatını kafanda yaşamak mı?
Tüm o cam kırıklarına rağmen kendi hayatını yaşamak mı?
Bence biz haddimizi bilmemeliyiz hem kime ne benim haddimden ister geçerim ister geçmem.
Buna sadece ben karar verebilirim.
Bir kitap okuyorum şu anda kitabın başkarakteri gerçekten haddini hiç bilmiyor!
Nerde durması gerektiğini nerde olduğunu hep unutuyor daima ileriye bakıyor.
Fanusunu kırmış cam kırıkları ayaklarını keşmiş ama gözlerini, camdan parçalanmış ayaklarına değil daima ileri dikmiş.
83 yaşında size bahsettiğim bu kişi adı Yalçın İpbüken hayatında hiç pes etmemiş daima istediği hayatı alana kadar daima çalışmış, yılmadan yürüdüğü yolda cam kırıkları batmış ayağına yine de pes etmeyi hiç düşünmemiş istediği yere gelene kadar hep yürümüş 83 yıllık yaşamını Murat Kuter’in kaleminden bizlere aktarmış
‘Yalçın İpbükenin yaşamından’ okumanızı tavsiye ederim belki ilk adımı atabilmek için umut ve cesaret verir size. Hayatınızın büyük bir kısmını sosyal medyada saçma olduğunu düşündüğünüz videolar izleyerek ya da tanıdığınız veya tanımadığınız insanların hayatlarına bakarak onları eleştirerek geçiriyorsanız bence durun artık.
Heyyyy! sana diyorum. Bu hikâyede sen neredesin, şu kısacık hayatını, varoluşunun ne zaman sonlanacağını bilmeden nasıl böyle ziyan edersin. Kendine gel lütfen!
Sen bu değilsin kimseden feyz almak istemiyor musun?
bu tarz konuşmalar öğütler sıkıcı mı geliyor, salla o zaman yalnızca kendini dinle!
Gerçekten dinle ama duy içindekini. Neden bu dünyadasın farkına var benliğinin, kim bilir ne yeteneklerin var keşfet onları yorulduğunda durma, biri seni tutmaya kalkarsa anında sıyrıl ondan ne isteğini yalnızca sen bilebilirsin unutma bu hayat gerçekten yaşamaya değer…
Kendine bak yeter…
ETİKET :