Hayata ve Bursa’ya dair!
Hayatı sevmek insanı sevmektir aslında... Aynı zamanda tüm yaratılanları, Yaradan’dan ötürü hayvanları; kurdu kuşu, kediyi köpeği, hatta çakalı ve hatta hatta yılanı belki de... bitkileri; çiçekleri, yaprakları, ağaçları, kaktüsleri, hatta dikeni... Dağı taşı, suyu, güneşi, ayı, rüzgarı, yağmuru sevmektir hayat…
İnsanı severken, boyuna posuna, rengine bakmadan sevmektir hayat... Hatta ve hatta iyisine kötüsüne, doğrusuna yanlışına, hatasına rağmen sevmektir. Ne yaşarsan yaşa ne kadar kızarsan kız yine de sevdiğini sevmeye devam etmektir hayat…
Uzağında olsa da, hiç göremesen de, yakınında olup zaman ayırıp gidemesen, hatta arayamasan bile yine sevmeye devam etmektir.
Seni çok üzmüş olsa da zaman geçip üzüntün küllenince sevdiğin dostlarını, tanıdıklarını, ailenin parçası olanları aramak istediğin anlardır, arasan da aramasan da..
Bazen çok geç kalmış olsan da; görmenin, sesini duymanın artık mümkün olmadığı, çok sevmiş olduklarının hayatta olmadığı acısıyla, anılarını düşünüp gözyaşı döktüğün zamanlardır hayat…
Bazen de giydiğin bir giysi, yürüdüğün bir yol, kahve içtiğin bir bahçe hatta yaşadığın bir şehirdir hayat, içinde barındırdığı her şeyle…
Hayatı seversin. İnsanı seversin. Bir şehri seversin.
Bazen birden çok şehri seversin, ülkeni vatanını, vatanının her karışını sevdiğin gibi, uğruna canını verecek kadar..
Ama bir şehri biraz daha fazla seversin.
Bağlanırsın çünkü dünyaya, o şehirde gözlerini açmışsındır belki, belki de ilk kez aşık olduğundur o biraz daha fazla sevdiğin şehir, belki de bu sebeplerin hepsi..
Ben doğduğum, büyüdüğüm, aşık olduğum, aşık olduğumla yeni aşklar doğurduğum biri kız biri erkek.. İlk aşkım olan babamı, atamı toprağına teslim ettiğim Bursa’yı öyle seviyorum işte…
Görsem de görmesem de, gitsem de gitmesem de çok sevdiğim, vatanımın her bir karışını sevdiğimden biraz daha fazla seviyorum Bursa’mı…
Artıları eksileriyle, doğruları yanlışlarıyla, bana kattıkları bazen de aldıklarıyla seviyorum…
Bu yüzden yazılarımı hayata ve Bursa’ya dair yazıyorum sanırım. Bu farkındalığı da şu anda yaşıyorum gözyaşlarım akarken..
Bu hafta Bursa’yı benim kadar sevdiğini düşündüğüm, hatta sevgisini işine, yazdığı kitaba yansıtan bir arkadaşımdan, kitabından, kitabında bahsi geçen dükkandan söz etmek üzere yazıma başlamak için, kalemimi çantamda ararken, babamdan kalan anahtarlığın elime gelmesi yazımın girişini, duygularımı bu kadar detaylı aktarmama sebep oldu. Bu yüzden yazımı okuyanlara şimdi merhaba demek istiyorum.
Merhaba sevgili okurlar.
İki hafta kadar önce hafta sonu keyfi için eşimle kapalı çarşıyı gezmeye çıktığımda, ki çok sık yapar olduk bu gezileri.. çarşı lezzetlerinden tatma vakti gelince söylemesi ayıptır, köfte yemek istedi canımız...
Biliyorsunuz pek çok şehir gibi Bursa’nın da köftesi meşhurdur. Malzemesi, yapılış mantığı bir olsa da stilleri ve tadı farklıdır her şehre özel köftelerin..
Ama sorun bana.. ben yine en çok Bursa’nın köftesini seviyorum, doğal olarak. Eeee bir şehri bu kadar sevince lezzetleri de senin için eşsiz ve vazgeçilmez oluyor.
Köfteye dönersek, pidelisi vardır, ızgarası vardır bir de İnegöl’ü vardır Bursa köftesinin..
Biz kapalı çarşı içinde ızgara köftesinin tadına, pilakisinin kıvamına bayıldığımız Çancılar’daki Hacı Baba Köftecisi’ne gitmeye karar verdik.
Mütevazi dükkanı Bursalılar bilir. Pırıl pırıl sade bir dükkandır, Hacı Baba Köftecisi. Yinelemek istiyorum ki; köftesi kadar lezzetli pilakisi, Bursa’ya özel tatlıları insanı kendine bağlayan lezzetlerdir. Çarşıya her gidişinizde mıknatıs gibi çeker insanı kendine.
Dükkana girer girmez güler yüzlü bir hanımefendi hemen ardından da masalara bırakılmış kitaplar dikkatimi çekti. Kitaplara dayanamadığım için daha yerime oturmadan dükkandakilere selam verip kitabı elime aldım. Muhteşem Türk Sanat Müziği ile daha da mükemmelleşen ortamda elimde kitap, daha sayfaları çevirmeden yazarın; aynı lisede okuduğumuz, meslektaşım, yaptığı her işi başarısı ve farklılığıyla özelleştiren değerli arkadaşım Güzin Abraş olduğunu görünce başladım sorular sormaya. Öğrendim ki aile bağı varmış Abraş’ın bu nadide dükkanla.
5 kuşaktır yaşayan, yaşadıkça daha da değerlenen dedelerden babalara miras bir emek abidesi dükkanı “Bizim Dükkan” isimli kitabında nasıl güzel anlatmış Güzin Abraş.
Hikayeyi anlatırken benim en sevdiğim yöntemi seçmiş. 1922’de kurulduğu andan itibaren Hacı Baba Köftecisi’nin tanıklık ettiği tarihi paylaşmış. Yıllar içinde şehirde, ülkede, dünyada yaşanan değişimleri, bu dükkanın nelere tanıklık ettiğini anlatmış. Okumalısınız.
Okumalı hatta izlemelisiniz. İzleyebilirsiniz çünkü bir de belgeseli var. Esnaflık kültürünün, emeğe saygının işlendiği, pek çok uluslararası festivalde gösterimi gerçekleştirilen bu belgeseli internet üzerinden izleyebilirsiniz. İzleyin lütfen.
Yüzyılı aşmış, 101 yaşında olan, inşallah nice nice yaşlar almasını dilediğim bu değerli dükkan; ‘Bizim Dükkan’ aslında, hepimizin dükkanı, kitabı, belgeseli. Bursa ile özdeşleşmiş, Bursa var oldukça özünü, tadını, mütevaziliğini koruyarak var olmaya devam edecek.
Okuyun, izleyin, gidin ziyaret edin, tadın, o güzel insanlarla tanışın ve hayata olan, insana olan, şehre olan sevginizi bağınızı tazeleyin.
O zaman daha yaşanası olur ve güzelleşir hayat.
Haftaya görüşmek üzere mutlu ve sevgiyle kalın.
ETİKET : liderliderbursabursason dakikagündemhaber