Geri

Hayata ve Bursa’ya dair…

10:36:15 | 2023-02-11
ŞEYDA GÜMÜŞ
ŞEYDA GÜMÜŞ     

“Sesimi duyan var mı?”

Hepimizin tüylerini diken diken eden cümle...
99 depreminde yüreğimize açtığı kocaman delikle her duyduğumuz an gözlerimizi yaşartan cümle...
Keşke sadece hislerimizi anlatmaya çalışırken, karşımızdaki insanların bizi anlamadığını ifade etmeye çalıştığımız bir cümle olarak kalsaydı.
Ne yazık ki deprem gerçeğiyle yaşamak zorunda olan milletlerin tutunduğu, dil kültürüne adapte olmuş, “yardım edebilme arzusunu” anlatan bir cümle oldu.

Yaşadığımız acı tarif edilemez.

Başımıza gelen Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketi olduğu gibi, dünya literatürüne giren en büyük deprem felaketlerinden biri..
Soğuk kış şartlarında, herkesin en derin uykusunda olduğu sabaha karşı 04.17’de Pazarcık’ta yaşanan 7.7 büyüklüğündeki depremden 9 saat sonra 13.24’te Elbistan’da yaşanan 7.6’lık iki ayrı depremle yüreğimize de, vatanımızın ortasına da ateş düştü.

10 ayrı ilimizde, kocaman bir bölgede, on binlerce can kaybı, yüz binlerce yaralı ve milyonlarca vatandaşımızın mağduriyeti, çaresizliği...

Bırakın kelimeleri, duygularımız bile kifayetsiz kaldı.
Acı, bildiğimiz acılardan büyük; şaşkınlık, her zaman yaşadığımızdan farklı; çaresizlik, hiç bir vicdanlı bünyenin kaldırabileceği gibi değil.
Yas ilan edildi. Edilene kadar zaten yasımız yüreklerimizde başlamıştı.
İlk sabah televizyonlarımızı açıp başımıza gelen felaketi gördüğümüz andan itibaren; acıkmaya, üşümeye, “uykusuz kaldım” demeye utandık.

Günler ağır ağır geçerken; kurtulanlar yüzümüzü güldürmeye başladı. Doğal olarak gülümsemeye başladık. Gülümsemeye hakkımız olmadığını düşündük. Gülümserken gülümsediğimize utandık.

Pek çoğumuz, ben de yaşadığım için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim; gülerken ağlamaya, ağlarken gülmeye başladık.
Zor, çok zor zamanlar yaşıyoruz. Afetzedelere psikolojik destek ilk gün başladı. Daha uzun süre bu desteğe ihtiyaç olacak.
Sadece depremzedelerin değil hepimizin bu desteğe ihtiyacı var. Kolay kolay atlatılamayacak bir travma yaşıyoruz. Yaşadık değil “yaşıyoruz” diyorum.

Bu acıyla yaşamayı öğreneceğiz.

Tek dayanağımız her felakette kenetlenebilmek. Elimizdeki en kıymetli değer bu. Genetiğimizde bulunan birlik olma refleksi.

Turgut Özakman’ın yazdığı “Şu çılgın Türkler” kitabında dediği gibi “Hiçbir millet yoktur ki; Türk Milleti gibi, birbirine düşebilen, zorluklar karşısındaysa hiçbir
gücün ayıramayacağı şekilde kenetlenen..”
Biz buyuz…
Vatanımız, milletimiz, toprağımız, insanımız, özgürlüğümüz söz konusu olduğunda her şeyden önce birliğimiz gelir.
Bunu yine gördük, yaşadık.
Acı da olsa, gerçekler suratımıza tokat gibi de patlasa hepimiz tek yüreğiz.

Tabii ki anlatılacak, konuşulacak, sorgulanacak, adaletin yerine getirilmesi için yapılacak çok şey var.
Ama şimdi değil.
Şimdi büyük, çok büyük bir acımız var.
Acımızı yaşamalıyız.
Acıyı birebir yaşayan canlarımıza can olmalı, derman olmalıyız.
Oluyoruz da..
Hem de çok hızlı..
Yurdumun dört bucağından felaket bölgemize yardımlar akıyor.
Türk Milleti tek yürek, elinden ne geliyorsa yapıyor.
Çok çok büyük maddi yardımlar; elinde ocağında ne varsa paylaşılanlar, küçücük yüreklerin kumbaraları, oyuncakları, el birliğiyle hazırlanan ve TIR’larla bölgeye aktarılan ihtiyaç kolileri, elle tutulanlar.
Canını hiçe sayıp enkaz altındaki canları kurtarma çabasında olan yetkili ya da gönüllü tüm vatandaşlar, kanından kan verip cana can katmaya çalışanlar..
Hepsi ama hepsi başlı başına önünde saygıyla eğilmemiz, minnet duymamız gerekenler..
Tabii hiçbirini ölçemezsiniz..
Kimi çok zengindir, varlığını akıtır.
Kimi elinde avucunda ne varsa onu paylaşır.
Kimi hemen kurtarma çalışmalarına katılmak için yollara dökülür.
Kimi kanını verir.
Kimi gece gündüz dua eder.

Duvar olmaya gerek yok, tuğla olmak önemli. Hatta tuğlanın kumu olmak daha da değerli.
Kum olmadan tuğla, tuğla olmadan duvar olmaz.
Bu kadar yıkılmış, yerle yeksan olmuş duvar varken bu örnek ilk anda itici gelebilir.
Bir an durup düşünürsek
Bir duvarın sağlam olması, yıkılmaması, canlara mal olmaması için tuğlaların sıkı sıkıya bağlanması, kenetlenmesi gerektiğinin farkına varırız.

Tek ihtiyacımız olan bu..

Daha acımız çok taze
Gerçeklerle yüzleşmenin çok başındayız.
Rakamlara ithaf edinmiş kaybettiğimiz canlara, can kayıplarının artışına alışmamız çok zaman alacak.

Hepimizin hislerine tercüman olan Cemal Süreyya’nın dediği gibi,

“Nasıl bir his biliyor musun?
Oda çok geniş ama sığamıyorsun,
Bak kapı orada ama çıkamıyorsun,
Pencere açık ama nefes alamıyorsun.”

Umut daim…

Umut hep vardı.. her zaman da olacak...
O umuda tutunarak bu günleri atlatacağız.
Atlattıktan sonra utanmadan üşüyüp, utanmadan acıkacağız.
Hatta utanmadan gülebileceğiz.

Başımız sağ olsun.


ETİKET :   liderliderbursabursason dakikagündemhaberDepremkahramanmaraşhatayurfa