Destan yazan ecdadın ‘Tik-Tok’çu varisleri
Osmanlı’dan bugüne ne destanlar yazıldı bu topraklarda.
Namı dünyaya yayılan, hükmü kıtaları aşan ecdadımız Mustafa Kemal Atatürk’le taçlandırdı yazdığı kahramanlık öykülerini.
Daha yeni andık hatta kutladık 30 Ağustos Zaferinin yıldönümünü.
Andık ama sokaktaki kaç kişi biliyor bu zaferin gerçek değerini.
Geçenlerde denk geldim, bir videoda soruyorlar onlarca kişiye Cumhuriyetin kuruluşunun tarihini, inanır mısınız bilen çıkmıyor. Çıkamıyor.
Tek bir Allah’ın kulu diyemiyor 29 Ekim 1923 diye.
Hatta ilk Cumhurbaşkanı kim diye soruluyor videoda ve onu da bilen çıkmıyor.
O en ince hassas noktamız diyen laikler bile diyemiyor Mustafa Kemal diye
İnternet geldi bilgiye erişimimiz çoğaldı diye sevinecekken ulaştığımız cehaletin arşa varmış olmasına ne diyelim?
Son birkaç günde, Voleybol A Milli Takımımızın bizlere yaşattığı gurur ve sevinç elbette çok büyük.
Ancak içimizi çok acıtan farklı gerçekler de gözümüzü kulağımızı kapatmak mümkün mü?
Zira bir yanda bizi dünyaya alkışlatanlar varken, bir de önce kendini sonra da tüm insanımızı tüm dünyaya rezil eden şarlatanlar var.
Açılan her sosyal mecra ile deyim yerindeyse ‘tersine sosyalleşirken’ edindiğimiz ezber ve hiçbir işimize yaramayan bilgiler, bize asıl bilmemiz gerekenleri nasıl unutturdu görüyor muyuz?
Yoo
Herkes çok memnun halinden.
Bizde siyaset twittirda ( yeni ismiyle X), düğün Facebook’ta, aşk instagramda yaşanıyor.
Eğitim okullarda diyeceğim ama eğitim seviyesi en çok tiktok tayfasından belli oluyor.
İki hediye almak için neresini açacağını şaşıran insanlıktan çıkmış vatandaş, ne eğitimi, cehaletle prim yapıyor.
Kalpler, ayıcıklar, ateşler havada uçuşuyor, bunları kapabilmek için yapılan rezilliğin sonunda paralar ceplere giriyor.
Zira bu ülkede eğitimli olmak değil cahil olmak prim yapıyor
Bilmedikçe popüler oluyorsun, açtıkça, açıldıkça takipçi topluyorsun.
Etkileşim kasmak için bedenini, çocuğunu, hastalığını, sevincini, evini, yatak odanı, cenazeni hatta ahlaksızlığını bile kullanabilirsin.
Yalan söyleyebilir sonradan söylediğini yalanlayabilirsin.
Hiç sakıncası yok, sanal dünya zaten.
Dünyanın unutmadığı Osmanlı padişahları, kıtadan kıtaya at şartında koşturup sınırlarını genişletirken, hükmü altındakilerin dinine diline karışmadan barış içinde bir düzen sağlamışken, Mustafa Kemal dünyaya karşı varıyla yoğuyla savaşarak kanla sulanan toprakları çetin bir mücadeleyle savunmuşken, diyoruz ki bu insanlar aynı ecdadın torunları olabilir mi?
Bu dejenerasyon, acizlik, sahtelik, çirkinlik, ahlaksızlık, çirkeflik aynı atadan gelmiş olabilir mi?
En büyük amaçları bir karış toprağı korumak, o toprakta özgür ve barış içinde yaşayabilmek olanların mirasına karşılık, sosyal medyada yaşanan bunca rezillik hangi dönemin, hangi başarısızlığın ürünü olabilir?
Ya da biz neyin cezasını çekiyoruz böyle bir döneme denk gelerek.
Anlı şanlı, şerefli yaşamak, anmak, anılmak varken, bunca tutarsızlık ve tümden çöküntüye uğramış değerlerin içinde neyin savaşını veriyoruz?
Eğer bu toplumsal bir savaşsa, içten tükendik hepimiz; ahlaki bir savaşsa baştan kaybettik, yok değil topyekûn bir savaşsa zaten ortada kazanılacak ülkü, kanını akıtacak mertlik, canını verecek vicdan kalmadı.
Artık varsa yoksa etkileşim, takipçi ve para var.
Tek değerimiz bu üçlü.
O da ne idüğü belirsizlerin tekelinde!!!
ETİKET :