GÖRMEK Mİ GÖZLEMEK Mİ?
İnsanlığın öldüğüne şahit olduğumuz son günlerde, bu ölümün nasıl gerçekleştiğine dair yeni bir örnek daha gördük. Her gün yeni bir çeşidine tanık olduğumuz için şaşırmıyoruz bile artık.
Bilenler hatırlayacaktır, Netflix platformunda birkaç yıl önce yayınlanan Black Mirror dizisindeki bölümlerden birinde, insanların elinde telefon ile hiçbir olaya müdahale etmeyip, sadece baktığı, çekim yaptığı ve bundan sağladığı fayda vardı, konu olarak.
Çok ta uzun bir süre olmadı yayınlanalı ama o kadar hızla gerçeğe döndü ki. Sanki buna hazırmışız da, gelmesini bekliyormuşuz gibi.
Maalesef artık kınamaktan bile aciz olduğumuz, kimsenin kimseye yardım için kılını kıpırdatmadığı, zavallı bir gruba dönüştük.
Kendimize hangi sıfatı uygun görsek bilemiyorum. Çünkü hayvan dememe imkan yok, bu kadar kıymetliyken hayvanlar nazarımda ve bir sürü insan hayvan kadar kıymetli değilken.
Bir tarafta bir insan kendini yakarken, diğer bütün insanların söndürmek, kendini yakan kişiyi kurtarmaya çalışmak, hatta yardım çağırmak için bile bir girişimde bulunmaması insanlığın öldüğü anlardan biri.
Hoş bunun gibi anlar artık hayatımızın sıradan parçalarından.
Sokakta dövülen kadına yardım etmemek, okulda dövülen çocuğu korumamak, toplu taşımada tacize uğrayana destek olmak yerine daha da üstüne gitmek ve tüm bunları yaparken her şeyi görmek ama gözetlemeyi tercih etmek.
Yeni ve moda olan bu ‘Gözetlemek’
Birbirimizi her yerden gözetliyoruz artık.
Adına sosyal medya dediğimiz canavarın her mecrasından ayrı ayrı gözetliyor ve gözetleniyoruz.
An be an, saniye saniye takip ediyor, ediliyoruz.
Ve bunun iyi bir şey olduğu sanrısıyla, başımıza gelenlerin, geleceklerin, ölümden beter olduğu gerçeğine uyanamıyoruz.
Bu gözetleme eylemi, öyle aklımızı başımızdan alıyor ki, gözetlenenin aynı zamanda kendimiz olduğu gerçeğinden uzaklaşıyor ve her uzaklaştığımızda, kaybettiğimiz saniyeleri geri alabilmek için koşa koşa yeniden dönüyoruz canavarın kucağına.
Artık gördüğümüz hiçbir olayın kıymeti yok bizim için sadece gözetlemek kıymetli.
Gizlice, habersizce ya da göz göre göre.
Fark etmiyor.
Sosyal medyanın dümenine kim geçmişse, hepimizi öylesine ele geçirmiş ki, uyumuyor, yemiyor, içmiyor, tanıdığımız tanımadığımız, sevdiğimiz sevmediğimiz, teşvik-i mesaimizin hiç olmadığı, bir kez bile karşı karşıya gelmediğimiz insanların etlisine sütlüsüne, ne yiyip ne içtiğine karışıyor, onları gözetleyerek, hayatlarına müdahale hakkını kendimizde buluyoruz.
Ama ne hikmetse gözümüzün önünde biri kendini yaksa, kılımızı kıpırdatmıyoruz.
Vahim olan da bu zaten.
Siz seyretmek deyin, ben gözetlemek diyorum.
Siz takip etmek deyin, ben yine gözetlemek diyeceğim.
Çünkü sizin olmayan hayatlara müdahil olduğunu zannet zannı, yeterince büyük bir psikolojik kusur kanımca.
Sosyal medyanın, telefonun ya da bu mecraların yaratıcıları, bunları planlarken, insanlığın kalbini, vicdanını da söküp alacaklarını biliyorlar mıydı?
Bence evet.
Hatta hedefleri de buydu.
Çünkü tüm insani duygularından arınmış insanları, önce para ile sonra göstermelik dünyevi nesnelerle kandırmak çok kolay.
Bunu başardılar.
Sırada daha da beteri var…
ETİKET :