Asrın felaketi
Türkiye zor günlerden geçiyor. Öyle kelimelerle tarif edilebilecek bir afet değil.
1500 yılından bu yana hareket etmeyen faylar peş peşe kırıldı. Birbirinden bağımsız, 12 saat içinde ortalama 7 şiddetinde depremler öyle sayılarla adlandırılamayacak kadar büyük bir felaket oluşturur.
Uzun yıllar deprem bölgesi Japonya’da görev yapmış, ömrü hayatı boyunca çok büyük depremlerle karşılaşmış olmama rağmen bu depremin büyüklüğü ve etkisi karşısında küçük dilimi yutacak gibiyim.
Geceden sabaha içim kan ağlıyor...
Yardım çığlıklarını duydukça yüreğim parçalanıyor!
Ama inanın devletimiz bu tür afetlerde yapılabileceğinin en iyisini yapıyor. Bundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.
Yoğun kış koşullarının üzerine depremin kara yollarında ve havaalanlarında yaptığı tahribatlar göz önüne alındığında, yardımlarımızın yerine ulaştırılamıyor olması normal. Ancak doğal afetler karşısında boynumuz kıldan ince deyip de hiç bir şey yapmadan da oturup beklemenin bir anlamı yok.
Dikkat ettim, yıkılan binaların birçoğu devletin çıkarttığı ‘Deprem Yönetmeliği’nden sonra yapılmış.
Demek ki hala toplumumuzda deprem bilincini oturtamamışız.
Deprem öldürür evet ama depremle yaşamayı bilirsek ölüm oranlarını en aza indirebiliriz. Dün de yazmıştım depremle mücadele 3 ana başlıkta ele alınmalı diye...
Deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası.
Bu büyük felaketin acılarını bir nebze dindirdikten sonra depremle mücadelenin kurallarını yeniden yazmalıyız. Önce deprem olmadan önce yapılacaklar konusunda bilinçlenmemiz gerekiyor.
Devlet yayınladığı deprem genelgeleriyle deprem öncesi binaların nasıl inşa edilmesi gerektiği konusunda en ufak ayrıntıya kadar düzenlemelerde bulundu. Fakat yıkılan binaların içinde 6 aylık ve depreme dayanıklı diye ilanlarla satılan binalar olduğunu gördüğümüzde deprem yönetmeliğine uyulmadığı ve denetimlerin eksik yapıldığını görmekteyiz.
Görevleri hizmet üretmek ve vatandaşın konforlu yaşamasını temin etmek olan belediyeler çok siyasete bulaşınca birkaç oy uğruna, yapmaları gereken denetimleri de yapamıyorlar. İstanbul Belediye Başkanı gibi belediye başkanları siyaset yapmaya, seçim öncesi bıraktıkları yerden devam ettikleri için layıkıyla belediye başkanlığı yapamıyorlar.
Biz önce deprem gerçeğini kabul etmek zorundayız. Türkiye bir deprem bölgesi ve bir çok şehrimiz fay hatlarının üzerinde. Bu gerçeği unutmadan yapı denetimlerine sıkı sıkıya sahip çıkıp, deprem yönetmeliğine uygun yapıların yapılıp yapılmadığını kontrol etmek, bence depremle mücadele de birinci görevimiz olması gerekmektedir. Bunun uygulaması ve denetlenmesinde eksiklikler yaşandığı görülüyor.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ!
Japonya’da yılda ortalama 4800 deprem olmakta ve bunların hiçbiri yıkıcı değil. Bunu yapabilmelerinin tek nedeni ise depreme karşı mühendislik kurallarını uygulamaları. Mühendislik kuralları depremin yıkıcı etkilerini en aza indirir.
ETİKET : liderliderbursabursason dakikagündemhaber