Kentsel dönüşüme şerh şart!
Ülkemizin ve kentimizin depremselliği herkesin malumu.
Bu gerçeklikten hareketle kentsel dönüşümün ne kadar gerekli olduğunu daha fazla irdelemeye gerek yok herhalde. Bugüne kadar anlayıp öğrenilemediyse başka hangi dili kullanalım?
Mülk sahibi için yapısını güvenli kılmak bir tercih değil zorunluluk.
Bile bile riskli yapıda oturan, deprem olduğunda enkaz altında kalmayı göze alıyor demektir.
Öyleyse diğerleri için depremin mali ve insani maliyetini umursamak veya yüküne katlanmak anlamsız!
Neden birilerinin keyfi sorumsuzluğunun kahrını ve bedelini ödemek sorumlu davrananın omuzlarında olsun?
Şayet şartlar böyleyse toplumun sorumlu davrananları, ‘bana ne!’ demeyi bilmeli!
Üflesen yıkılacak evde oturup ‘kentsel dönüşüm istemiyoruz’ diye pankart açana deprem sonrası enkaz altında iken ‘hele sen biraz bekle’ demekten başka seçenek var mı?
Anlaman için daha başka nasıl anlatılsın!
Şu hale bak ki devlet, topluma kentsel dönüşümü kabul ettirebilmek için yüzde 50+1 uygulamak üzere kanun çıkarıyor!
Yani bir binada yüzde 50+1 kabul etti mi yasal olarak diğerleri itiraz edemiyor.
Çözüm mü? Evet, çözüm. Ama bu uygulama, toplum adına da bize bir tabloyu resmediyor. Ve bize toplumun zihin yapısı itibarıyla geri kalmışlığını ifşa ediyor!
Düz mantık; ‘binasının riskli olduğunu biliyor ve kentsel dönüşüm istemiyor’ öyleyse bu vatandaş deprem olursa ölmeyi umursamıyor.
O zaman yapılacak iş basit, devlet bu vatandaşa bir belge imzalatacak. Riskli yapıda oturup dönüşüm istemeyen ‘deprem olduktan sonra beni kurtarmaya gelmenize gerek yok’ diyecek.
Biz de boşuna kahrolup üzülmeyeceğiz, ağır maliyetle sorumlu olmayacağız.
İşte bugün hala 6 Şubat’ın ekonomide açtığı gediği kapatmaya çalışıyoruz. İnsani travmaları ise atlatmak neredeyse mümkün değil…
Devlet, dönüşüm istemeyenin evini yeni ve güvenilir kılmak için bu kadar kaynak harcamamalı.
Dönüşüm isteyene güvenli yapı imkânı sunsun yeter.
Yahu zaten kaynaklar sınırlı ve esasen yapılması gereken bir yığın iş var.
Konutla da mı devlet uğraşacak!
Kendi evinizi kendiniz yapın kardeşim!
Bize ne sizin evinizin yeni ve güvenli olmasından, neden vergi gelirlerinden toplanan kaynaklar sizin konforunuza harcansın?
Üstelik evle de bitmiyor! Size yeni ev vereceğiz diye kanalizasyon, elektrik, doğal gaz, su hatlarını yenilemek zorunda kalıyoruz! Bitmiyor; park, kaldırım, muhtarlık, okul, sağlık ocağı da yapıyoruz!
Hangi kaynakla? Adres belli!
‘Bana ne yahu!’ demek ve ‘ben, ödediğim verginin karşılığını alabilmiş miyim?’ diye sormak zorundayız. Gelin buraya bir parantez açalım.
Yılda 1 defa hastaneye gitmemiş, çocuğunu özel okulda okutuyor, adliyeye yolu hiç düşmemiş kısaca doğrudan bir kamu hizmeti almıyor ama her kalemde vergi ödüyor.
Yıl 365 gün neredeyse her Allah’ın günü günde 3 hastane geziyor, bir değil iki hatta 3 çocuğu devlette okuyor, adliyeden çıkmıyor, her kamu hizmetinin adeta dibini sıyırıyor ama diğer vatandaşla aynı vergileri ödüyor hatta çoğu zaman ödemiyor.
Böyle saçma, adil olmayan bir sistem olabilir mi?
Gece diş hastanesine gidiyorsun, nöbetçi hekim var ama ‘diş çekimi’ yok!
Çocuğunu devlet okuluna vereceksin ‘Sabah 9’da getir, Öğlen 2’de al’ deniyor!
Alo! Mesai 8’de başlıyor 6’da bitiyor! Nasıl 9’da getirip 2’de alayım!
Cevap: ‘İşine gelirse!’
İşe bak sen özel sektörde çalışıyorsun vergi ödüyorsun, adam vergiyle maaş alıyor senden daha fazla! Üstelik senin hayatını da kolaylaştırmıyor aksine zorlaştırıyor!
Dur! Bir dakika, bağlamdan uzaklaştık!
Kentsel dönüşüme dönelim.
Ülkemiz geneli ve kentimiz özelinde depremsellik açısından riskli yapıları güvenli kılmak zorundayız.
Ama bunu yaparken piyasaya bozucu etkisini unutmamalıyız.
Evi dönüşüme giren vatandaş kira yardımı alıyor, zaten kiralık konut arzı sınırlı talep arttıkça fiyatlar yükseliyor.
Dönüşümü planlarken kira piyasasını olumsuz etkilemeyecek bir formül bulunmalı!
Başka! Kentsel dönüşümle eski bina yıkılıyor, yenisi yapılıyor. Sonunda mevcutlara ilave satışa uygun daireler ortaya çıkıyor.
Bunlar ne oluyor dersiniz?
Öyle bir iki daire değil! Blok blok satılıyor!
Kime? İhtiyacı olana mı?
Tabi ki hayır!
Yatırımcıya!
Bakmayın yatırımcı dediğime esasen vurguncu ve fırsatçıya!
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın acilen bu konuya el atması gerekiyor.
‘Kentsel dönüşümle imal edilen yeni konutlar, yatırımcıya satılamaz’ şerhi konulmalı!
Adamın bilmem kaç tane dairesi var. Mevduat hesabından indirdiği faizle bırak daireyi blok alıyor!
Temelden 2’ye 4’e aldığını proje bittikten sonra 6’ya 12’ye satıyor.
Kentsel dönüşüm, birilerini zenginleştirme aracına dönüşüyorsa ‘vatandaşlık bilinciyle’ hepimizin itiraz etmesi gerekiyor!
Düşün ki kat sahibi, normalde 2 milyon etmeyecek dairesi dönüşüm sonrası 5-6 milyona çıkıyor ve zenginleşiyor!
Dönüşümde yatırımcı olan proje sonunda birini ikiye katlıyor zenginleşiyor!
Kim kaybediyor! Biz! Neden? O proje yapılacak diye harcanan her kamu kaynağı bizim cebimizden gidiyor! Yok, öyle yağma!
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu konuda 85 milyonun hakkını savunacağına inancımızla bir çağrıda bulunuyoruz: “Dönüşümle ortaya çıkacak yeni daireler, alıcısının ikinci ya da en azından üçüncü mülkü olamaz!” şerhi yasal bir zorunluluk olsun.
Yoksa Reis, kaybeden ve bedel ödeyen hep biz oluyoruz.
Bir de şu var: Adam evini yaparken yolu düşünmemiş, parkı düşünmemiş, okulu düşünmemiş, sağlık ocağını düşünmemiş, kaldırımı düşünmemiş, kent kimliğini ve estetiğini düşünmemiş hadi hepsini geçtim depremi düşmemiş ‘onun düşünmediğini onun adına ben niye düşüneyim?’
Ona park yapılacakmış, okul ve sağlık ocağı için kamulaştırma yapılacakmış, kaldırım ve otopark yatırımı olacakmış bize ne!
Herhalde ifadeler çok anarşik oldu ama artık bu toplumun fırsatçılığından ve fırsatçılığa duble yol açan sistemin arazlarından bıktık usandık!
Aklıselim dedikçe karşılaştığımız genel manzara yağma ve indirme üzerine!
20 yılda sayısız reformlara imza atan Sayın Cumhurbaşkanı, toplumsal düzlemde yeni reformlara ihtiyaç var…
Saygıyla…
ETİKET :