‘Adayları bir de bu başlıklarda sorgulayın’
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Güney Marmara Şube Başkanı Mehmet Yıldız, 1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla yazılı açıklama yaptı.
Başkan Yıldız, doğa olayları ve ‘doğal afet’ tanımını yerli yerine oturtan bir bakış açısı ortaya koydu.
Doğa hareketliliğini ‘afet’ olarak nitelendirmeye karşı duran Başkan Yıldız, “Asıl afet, bu gerçeği çok iyi bilmesine rağmen insanoğlunun yaşadığı coğrafyanın huyunu ve suyunu inkâr etmesidir. Doğal afet diye bir şey olmaz. Afetler doğa kaynaklı değildir. Afetler, Türkiye’de olduğu gibi birinci derece deprem kuşağındaki bir coğrafya ile uyumlu yaşamayı beceremeyen bizlerden kaynaklanmaktadır” ifadelerini kullandı.
Yıldız’ın bu değerlendirmesi, toplumsal afet bilincindeki noksanlığın esasen tanımlama hatasından kaynaklandığını anlaşılır kılıyor.
***
Deprem olgusunun coğrafyamız açısından değiştirilemez bir gerçeklik olduğunu belirten Yıldız, “Son 30-40 yılda yaşadığımız Marmara, Düzce, İzmir, Simav, Erzincan ve Van merkezli büyük sarsıntıların ardından geçen yıl 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli, 11 ilimizi etkileyen depremler, coğrafyamızın gerçeğini bir kez daha yüzümüze vurmuştur. Ne yazık ki binlerce insanımızı bu depremlerde kaybettik. Ciddi ekonomik kayıplarımız oldu. Oysa yapılması gereken çok basit: Şehirlerimizi akla ve bilime göre inşa etmek, bu coğrafyada attığımız her adımı da bu ilkeye uygun atmak. Neden? Çünkü depremlere ve tüm afetlere karşı güvenli ve sağlıklı yaşam çevrelerinde yaşamak tüm toplumun temel bir insan hakkıdır. Dolayısıyla afetler, bazı akademisyenlerin veya sözüm ona uzmanların şöhret uğruna yazdıkları korku filmi senaryolarına kapılarak değil, aklı ve bilimi esas alan bir yaşam tarzıyla önlenir” dedi.
Yıldız’ın ‘deprem’ üzerinden şov ve şöhret peşinde olanlara yönelik yaptığı eleştiriye katılmamak mümkün değil.
Korku unsurunun istismarıyla popülerlik kazanmak uğruna kamuoyunu endişeye sevk eden sorumsuz açıklamalar yapmanın da karşı durulması gerekiyor.
Bu noktada soru net: Harekete geçmesi gereken nedir? Sistem mi? Toplum mu?
Ne toplum ne de sistem tek başına afet durumuna hazırlıklı olabilir! Bunun için müşterek hareket şart.
Ancak ne yazık ki bu konuda sistemin yansıttığı farkındalığın toplumda olmadığını görüyoruz.
Başkan Yıldız, bu bağlamda seçmene çağrı niteliğinde bir mesaj verdi:
“Mutlaka imar planlamalarından zemin etüdüne, kentsel dönüşümden dere taşkın alanlarının güvenli hale getirilmesine, su kaynaklarının korunmasından heyelanla mücadeleye, zemin denetimlerine yerel yönetimlerin plan, program ve projeleri bu başlıkta büyük önem arz ediyor. Dolayısıyla vatandaşımız başta Bursa ve ilçeleri olmak üzere, Türkiye’nin her köşesinde başkan adaylarını bu başlıklarda sorgulasınlar. Adayların ekonomik vaatlerinden ziyade afetlere yönelik çalışmalarını öncelesinler.”
Keşke Yıldız’ın ifade ettiği başlıklara duyarlı bir toplum yapısında olabilsek ve seçim tercihlerimizi şekillendiren kriterlerimiz bunlar gibi başlıklar olsa…
Maalesef değil.
Toplumun ekseriyeti ideolojik saplantılar, körlükler ve bilhassa da maskelemeler ardında gündelik hesaplar ve dertlerle eğilimi belirliyor. Haliyle ortaya sağlıklı bir sonuç çıkmıyor.
Çünkü biliyoruz ki sistem ya da siyaset, toplumu yansıtıyor. Toplumun işlediği suçun sorumluluğundan kurtulmak adına seçimi elinde bir koz gibi kullandığını biliyoruz.
Neticede kent kimliğine zarar veren, tarımsal alanları yok eden, mühendislik ve estetikten yoksun yapılar yaparak depremi önemsemeyen bizleriz.
Dolayısıyla seçimlerimiz kadar eylemlerimizi de Başkan Yıldız’ın bahsettiği başlıklara uyumlu kılmalıyız.
Dere yatağına kaç kat çıkıp, tarım arazisine fabrika yapıp çözümü de devletten beklemek olmaz.
Sorun yaratma ki çözüm için kurtarıcı bekleme acziyetine düşme!
Doğaya koru, kurala uy, sorumlu davran…
Saygıyla…
ETİKET :