Adaleti beklerken!..
Hepimiz adalet istiyoruz.
Hem de herkes için…
Gelir dağılımında… Vergide… Evrensel haklarda…
Yargı önünde ve hatta sonunda…
Sağlıkta, eğitimde, sosyal hayatta ve temsilde eşit ve adil bir yaklaşım bekliyoruz.
Fakat beklediğimiz adaleti biz ne kadar uyguluyoruz?
Sosyal medyayı bir yargı enstrümanı gibi kullanıyor; beğendiklerimizi köpürtüyor, beğenmediklerimizi bir lince tabi tutuyoruz.
Bilgiden yoksun, bilgiye gereksinim duymadan ve de bilgiyi küçümseyerek kulaktan dolma varsayımlarla kanaat ve fikir geliştiriyoruz.
Bu fikirleri öyle fanatikçe savunuyoruz ki görüşümüze hizmet eden yalanı dahi doğru sayabiliyor bilhassa da doğruyu yalan kılabiliyoruz.
Haliyle amaç; hak, hakikat ve hakkaniyet değil! Gözetmediğiniz adalet sizi bulabilir mi?
Adaletsizliğimiz sadece sosyal medyayla sınırlı da değil. Günlük hayat pratiklerinin neredeyse tamamı bir yığın adaletsizlik üzere kurulu.
Çalışanının hukukunu gözetmeyen işverenler… Kalitesizlikte rekabet eden üreticiler… Kaçak yapının sahipleri… Kent suçlarının mimar, mühendis ve yöneticileri… Kamu malına tecavüzden çekinmeyenler… Dört bir yanımız adaletsizlik örnekleriyle dolu…
Toplumda olmayanı siyasette bulamayız.
Sorunlarımızı bir kurum veya kişiye ihale ederek çözemeyiz. Soruna kaynaklık edenlerin çözümü; yasayla, cezayla ve yahut siyasetle tesis etme beklentisi, boş bir hayaldir.
Sağlıklı bir sistem için ihtiyaç duyulan ana unsur sağlıklı bir toplum yapısıdır.
Peki, sağlıklı toplum yapısı nasıl kurulur?
Yumurta-civciv denklemi gibi sistem ve toplumun iç içe geçmişliğinden hareketle fasit bir daire tanımlaması yapılabileceği gibi her ikisi de bağımsız olarak birbirini düzenleyen yapılar olarak görülebilir.
Kolaycılığa kaçmayan ve vatandaşlık ödevlerinin yüklediği sorumlulukla hareket eden bireylerden teşkil edilen toplumların, başarılı sistemler kurduğunu biliyoruz.
Salt sisteme dayalı toplumlar devri çok eskilerde kaldı.
İçerisinde bulunduğumuz çağda aklı, bilimi, kültürel birikimi, kimlik kodlarını ve inanç akidelerini yadsımadan toplumun öz gerçekliği üzerine kurulu bir sistemdir asıl olan.
Yıkıcı küresel akımın etkisiyle yeni olan her şeyi değerli gören, baştacı kılan, kolayca benimseyen fakat beraberinde kendine yabancılaşan ve dahi kompleks içinde özgün yanlarını aşağılayan kitlelerde adalet bulamayız.
Kendine adil olmayandan topluma adil olması beklenebilir mi?
Önce biz, adil olacağız. Bunu korkulardan bağımsız olarak bir karaktere dönüştürmek zorundayız. Yoksa hınç ve lince boğulan bir toplum olmaktan öteye geçemeyiz.
Hakta, hakikatte bir olmalıyız.
Esen kalın…
ETİKET :