Doğanköy sanayiye açılmalı
Kıymetli okur, her birimiz ülkemizin ekonomik anlamda büyümesi ve gelişmesini arzuluyoruz. İstiyoruz ki her vatandaşımız refah içinde yaşasın.
Hatta bilhassa ben yeryüzünde zenginlik içinde yaşamayı en çok milletimizin hak ettiğine inanıyorum. Bunun için toplumun haklarını ve sosyal gelişimin yolunu savunmaya çabalıyorum.
Fakat bu noktada hepimizin kabul etmemiz gereken temel esas çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmaktır. Peki, nasıl çalışacağız?
Elbette zenginliğin tabana yayılmasına imkân tanıyan adil koşullarda… Bunun için de bugüne kadar çalışanın hakkını müdafaa etmekten geri durmadım.
Lakin bugün içinden geçtiğimiz sıkıntılı ekonomik koşullar, bize çok önemli bir gerçeği öğretti. O da üretmenin ne demek olduğudur.
Bu dönemde sermayenin üretime ve yatırıma yönelmesinin ne kadar kıymetli olduğunu daha da iyi anladık.
Elindeki maddi gücü, faiz getirisi ve üretim dışı yatırım alanlarından ziyade üretime yöneltenlerin ülkemiz için üstlendikleri sorumluluğun büyük olduğunu görmeliyiz.
Dolayısıyla üretime dönük yatırımın önünü açmalıyız. Üretmek isteyene sudan bahanelerle engeller çıkarmamalı, politik herhangi bir ayrıma maruz bırakmamalıyız.
Hele ki bu zor dönemde parasını üretmekten yana kullanmak isteyene yok demek büyük bir gaflet olacaktır.
Kimse işsiz kalmasın, daha fazla ihracat yapalım diyorsak şayet bunun yolu, üretim yatırımlarının önünü açmaktan geçer.
Ne demek istiyorum?
Fabrikasını büyütmek veya yeni bir tesis kurmak isteyenlerin yer sorunuyla, çevresel etki sorunlarıyla karşı karşıya bırakıldığını görüyoruz.
İşte firma adı vermeksizin sizinle bir örnek paylaşayım. (İsim vermiyorum ki sektörde bilen biliyor.)
Sanayici, NOSAB’da kaplama tesisi kurmak istiyor. Ama izin alamıyor. Neden?
Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Gülmez, dün basın toplantısı düzenledi. Sonrasında sohbetimizde bu konuyu sordum.
Birinci yer yok. NOSAB’da doluluk oranı yüzde 97…
İkincisi arıtma tesisi tam kapasiteyle çalışıyor. Endüstriyel arıtma bulunan tek OSB statüsündeki NOSAB şimdi bir de biyolojik arıtma kuruyor…
OSB’de yer bulamayan sanayici ne yapıyor? Fabrika kurulmaması gereken alanlarda ilgili ilçe belediyesine rüşvet vererek tesisini kaçak olarak kuruyor.
Yahu kaçak fabrika kurmanın bile bir tarifesi var. Bu tarife de enflasyona göre artıyor. Düne kadar bin metrekarelik kapalı alan için 1 milyon olan rüşvet tarifesi bugün artık 1,5 milyon…
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bunu görmüyor mu?
Elbette görüyor.
Başkan Erol Gülmez’e sordum; bölgeyi neden Doğanköy’e doğru büyütmüyorsunuz.
Gülmez, ‘Biz istiyoruz ama ne Nilüfer Belediyesi ne Büyükşehir ne de bakanlık istiyor’ diyor.
İyi de orada burada olmayacak yerlerde kaçak fabrikalar kuruluyor!
Hazır bölgenin dibinde planlanıp değerlendirilebilecek bir alan var, niye kullanılmıyor? Bu alanı planlayın, sanayici yatırımı adam akıllı bir yerde yapsın.
Kimi çevre, kimi tarım, kimi şehrin içi diyerek üretimin önünde duruyor. Da daha mı iyi oluyor? Buraya yapılmayan fabrikalar, hiç olmayacak yerlerde mantar gibi türüyor…
Başkan Gülmez’e sordum; belediyeleri anlıyorum da bakanlık neden istemiyor?
Gülmez, ‘Bakanlığa göre Bursa’daki OSB’lerde yüzde 60 oranında boş yer var. Ama iş öyle değil. TEKNOSAB’ın boş parselleri var deniyor. Yok. Varsa da kimse bilmiyor’ diye yanıtlıyor.
Bu TEKNOSAB’a ilişkin bilinmezlik yeterince dejenere oldu. Artık bir an önce bu işe bir açıklık getirilmesi gerekiyor.
Bursa OSB ve NOSAB’dan fabrikalar, TEKNOSAB’a gidiyor.
Ne güzel işte buralarda boş yer açılıyor diye düşüneceksiniz ama öyle değil! Giden boşalttığı yeri çok yüksek fiyattan kiraya çıkıyor. Bu kiralarla sanayicinin kar etmesi mümkün mü?
Erol Gülmez, ‘mümkün değil’ diyor. Haklı da…
TEKNOSAB, buralardaki oraya taşımak için mi yoksa yeni yatırım için mi kuruldu? Bakıyoruz ki taşınma ağır basıyor. Bu da bir cevap bekliyor…
Bakanlığın acilen devreye girmesi gerekiyor. Genç bakanımız M. Fatih Kacır, TEKNOSAB’a bakıp Bursa’da yeni bir OSB veya NOSAB’ın genişlemesinin önünde durmamalı.
Üretmeliyiz, çalışmalıyız, işsiz kalmamalıyız. Bunun için yeni fabrikalar kurmak zorundayız. Kaybedecek zaman yok. Bıçak kemiğe dayandı. Kaçak olacağına bu fabrikalar planlı olsun.
Çevre mi? Tarım mı? Şehrin içinde mi kaldı? Emin olun bugün önceliğimiz bu değil. Parasını bankaya faize yatırmak yerine fabrika kurup üretim yapacak ve istihdam sağlayacak adama bunları bahane göstermemeliyiz.
Yoksa bu kolaycılık tepeden tabana yayıldıkça işin içinden çıkmak için faizi yüzde 100’lere çıkarmak bile yetmez.
Bakın NOSAB Başkanı Erol Gülmez ne diyor: “2023’te elektrik tüketimimiz, 2022’ye göre yüzde 2 düşmüş. Neden? Çünkü vardiyalar, 3’ten 2’ye çekildi. Neden? Çünkü çalışacak eleman bulamıyoruz. Kadın istihdamı için proje yapıyoruz, herkes gelsin.”
Yahu kolay yoldan para kazanmanın bu kadar yaygınlaştığı bir ortamda kim çalışır? Üstelik sanayide rakamlar, asgari ücrette değil…
Sanal bahis siteleri üzerinden kumar oynayanlar, üç kuruş parasına aldığı faizle kendini kurtardığını zannedenler öyle binler, on binler değil artık yüz binler…
Ki bunların içinde kadınlar var. Lise öğrencileri var.
Üretimi ve çalışan sayımızı, acilen artırmak zorundayız.
Toplumu yoksullaştırma kimseyi çalışmaya yöneltmiyor. Aksine illegalite yaygınlaşıyor.
Toplumu çalışmaya yöneltecek seferberlik ruhunda bir sosyal motivasyonu kurmak zorundayız.
Bunun için gelin planlı bölgelerde fabrikalar kurmanın önünü açalım, süreci kolaylaştıralım.
Evet, bir iklim krizi yaşıyoruz. Çevremiz önemli. Ki ben de geriye dönük bakıldığında çok defa bu konuda savunma ve eleştiri içeren yazılar kaleme aldım. Ama bugün önceliğimiz iklim krizi olamaz.
Değil mi ki iklim krizi diyenler en büyük kirletici. Türkiye’nin dünyanın kirlenmesindeki rolü yüzde 1 bile değil. İklim krizi diyenler ve bize dayatanlar, kömüre, nükleere ve kirletici sanayiye tam gaz devam ederken ‘bizim aman biz kirletmeyelim’ diyecek halimiz yok.
Soruyorum size! Ülkemizin ekonomisi büyüsün mü? Evet, büyüsün. Milletimiz zenginlik ve refah içinde yaşasın mı? Evet, yaşasın. O zaman önceliğimiz belli. Önce üretim. Önce çalışma.
Üretimi, önünü tıkamadan ve ekstra maliyet yüklemeden çevreci kılabiliyorsak ne ala. Orasına devletimizin gücü fazlasıyla yeter…
Saygıyla…
ETİKET :