Ne değişti?
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 15 Ekim 1927’de Cumhuriyet Halk Fırkası’nın II. Büyük Kongresi’nde kürsüye çıktı.
“1919 senesi Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel manzara ve vaziyet…” sözleriyle başladığı konuşması tam 6 gün sürdü.
Günde 6 saat konuşan Gazi, toplamda 36 saat 31 dakika süren hitabını Gençliğe Hitabe ile bitirdi.
Kurtuluş ve kuruluşu kusursuzca tahlil eden o tarihi konuşma, bugün kitaplıklarımızda Nutuk olarak bulunuyor.
Kurucu lider Büyük Atatürk’ün ardında bıraktığı fikri mirasa bakıp bugünkü tabloyu yorumladığınızda siyasette liderlik temsilinin ne denli gerilediğini sizler de göreceksiniz.
Millete inanmış ve adanmış bir lider olarak Atatürk’ün onda biri seviyede olamayan, entelektüel birikim olarak neredeyse Atatürk’ün yanından geçemeyecek düzeyde vasat tiplerin liderlik iddiası, içinde bulunduğumuz trajikomik manzarayı resmetmektedir.
***
Atatürk’ün kurduğu parti olarak önemsediğimiz CHP, hafta sonu 38’inci Olağan Kurultay’ını gerçekleştirdi.
Siyasi kariyeri ‘mağlubiyetler’ adıyla özetlenecek Kemal Kılıçdaroğlu, partisindeki seçimi de kaybederek genel başkanlığı Özgür Özel’e bıraktı.
İşin açığı CHP’de böyle bir değişim ihtimalini düşük görüyordum.
Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun alevi camia adına ulaştığı temsil ve camianın CHP’ye yönelimine ilişkin izlenimim, ‘değişim’ olasılığına uzak bir yerde durmamı sağlıyordu.
Fakat sadece benim değil CHP’ye yakın veya uzak birçok kişinin kendinden emin bir şekilde beklemediği bir sonuç ortaya çıktı. Öyle ki bazıları mesleği bırakma derecesinde iddialıydı…
***
Bugün bu sonucun da Türk demokrasisi adına bir kazanım olduğunu düşünmek gerekiyor.
Ancak Kurultay’da hem Kılıdaroğlu’nun hem de Özel’in konuşmalarının başında adı terörle yan yana gelen isimlere selam göndermeleri tartışma konusu oldu.
Her ikisinin konuşması da Nutuk’un ortaya koyduğu şahsiyet temsilinin bir satırı bile olamayacak düzeyde sığdı.
Düşük profilli bir ben ve ego temsili ortaya konurken gerçeklik ve asıl sorun yadsınıyor yapay bir ‘değişim’ tatmini yaşanıyordu.
CHP’ye dönük yapılan temel eleştiriler, terör odaklarıyla arasındaki mesafeyi kaldırması ve etnikçi/mezhepçi bir çizgide politik kadrolaşmaya yönelmesiydi.
Yine parti içinde ulusalcı kanadın tasfiyesi ve ‘Yeni CHP’ denen yapının kurucu felsefe ve ilkelerden çok uzakta konumlanmasıydı.
Özgür Özel’in genel başkanlığı ile yeni bir CHP dizaynı mı ortaya konulacak yoksa parti politikaları ve programı kaldığı yerden devam mı edecek?
CHP kadroları, kurucu felsefe ve ilkelerle gerçek anlamda bir oydaşma mı sağlayacak yoksa yeni kırılımlar mı yaşanacak?
Özel, bağımsız bir genel başkan olabilecek mi? Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi iddialarını boşa çıkarabilecek mi?
Belki hepsinden önemlisi halihazırda partide yer tutan etnikçi/mezhepçi kadrolara nasıl yaklaşacak?
Muharrem İnce, Tanju Özcan gibi isimlerin geri dönüşü için çalışılacak mı?
Tüm bunların dışında Özel idaresi, bir geçiş dönemi mi olacak?
Tüm yönleriyle Özel ile CHP’de yaşanacak sürecin değişim mi ya da diğer bir yönüyle öze dönüş mü olacağı da merak ediliyor.
Bu merak noktaları zaman içinde cevap bulacak. Ve eminiz ki Özel’in yolunda bu soruların işaret ettiği konular, asıl gündemini oluşturacak.
***
Peki, Özel’in gelişi Bursa’ya nasıl yansıyacak? Şimdilik erken olsa da mevcuttaki isimlerin zamanla tasfiyesinin mümkün olduğu görülüyor…
Elbette bu yenilenme, tabana da heyecan olarak sirayet edecektir.
Şayet yerel seçimlere yeni ve doğru yüzlerle girme çabası içinde olursa CHP’nin 14 ve 28 Mayıs’tan daha zor bir rakip olacağını ele almak gerekir.
Bu yönüyle AK Parti ve MHP’nin de önünde tüm hesapların yenilenmesi gereken bir süreç bulunuyor.
Bir başka bakışla CHP’deki bu değişimin bir kazananı da Meral Akşener olarak görülmektedir.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkan ve ‘kazanacak aday’ vurgusu yapan Akşener, CHP’deki bu isim değişikliği ile yeni bir konumlanma ortaya koyacaktır.
Şüphesiz yeni adıyla Hedep ile kurulacak ilişkinin seviyesi de CHP’de yeni olanın ne olduğunu gösterecek ve ittifak denklemini şekillendirecektir.
Saygılarımla…
ETİKET :