Kentini unutan adam…
Eskiler, ‘Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür’ der. Ve unutmayı insanın doğasının bir parçası sayar.
An gelir unutmak da bir nimet sayılır. Öyle acılar var ki hatırlamak bir testere olur.
Ama bizim bugünkü konumuz unutma konforu değil hafıza sorumluluğudur.
Sosyokültürel anlamda ne varsa birikerek ilerler, öncekini yok ederek değil. Sosyoekonomik şartları anlamak için de sürece yani yaşanmışlık göstergelerine bakmak elzemdir.
Bu nedenle ülkeler gibi kentlerin tarihleri de toplumların geleceğine yön verecek kodlar barındırır.
Hele ki ele alınan kent medeniyetlerin harman yeri niteliğindeyse geçmişe bakıp yarına ışık tutmak gayet mümkündür.
Kent hafızası veya bir başka deyişle kent belleğinin muhafazası ve geleceğe aktarılması, bu noktalarıyla son derece kıymetlidir.
Akademik yönden bakıldığında kent hafızası niteliğindeki unsurlar, bilimsel çalışmalara kaynaklık edebilmektedir. Ki bu toplumun doğrudan sayılmayan ancak en başat gelişim yöntemdir.
Sivil araştırmacılar açısından ise kent hafızasına erişim, sanatsal estetikten günlük hayat pratiklerinde yerleşik tutumlara kadar farklı başlıklarda hatırlamaya, yenilenmeye ve gelişime katkı sunabilmektedir.
Basın açısından kent hafızası, karşılıklı bir etkileşime vesile olurken dünden bugüne bakışa imkân tanıyan ve toplumu bilgilendirme çabasını derinleştiren hazinedir.
Toplum bağlamında kent hafızası, kültürel varoluşunu temsil ederken günün değişen şartları altında anılarını koruyan, haklarını ve ilerleme yolculuğunu resmeder niteliktedir.
Kamu için kent hafızası, ülkeyi oluşturan şehirleri bayındır kılma çabasına disiplin kazandıran gelişimi ortaya koyan, medeniyet inşasına delil sayılan ve emeğe vefa ödevinin temel göstergesidir.
Sanatsal yönden kent hafızası, esasen tüm başlıklarda etkin olan ve değişimi görünür kılan unsurdur.
Bu kırılımları alt kategorilere ayırmak ve kent hafızasından hareketle birçok başlıkta toplumdaki değişimi yorumlamak imkânı bulunmaktadır.
Kendini tanıma çabası içindeki bireyin adımları zamanla onu yaşadığı çevreyi tanımaya götürecektir. İşte o çevre hayatın idamesine olanak tanıyan coğrafyadır.
Yaşadığı coğrafyayı tanıma etabını tamamlamadan ‘Ben kimim?’ sorusuna kati bir yanıt bulmak söz konusu değildir.
Bu noktada zamanın yıkıcılığıyla bireyin, kendine ve kültürüne yabancı olabildiği gibi kentine de ‘öteki’ kalabildiği dönemler yaşanabilir. Ki bugün büyük yığına bakıldığında bu gayet net görünebilir.
Yaşadığımız kenti tanımak ve bilmek, navigasyona ihtiyaç duymadan bir adrese ulaşmakla sınırlı değil elbette. Kenti çeşitliliği yani tüm zenginliğiyle bilmektir, asıl tanımak.
Şüphesiz bu da merak duygusuna endeksli araştırma çabası ve öğrenme arzusuna bağlıdır. Birey, bu eğilimlere haiz olduğunda ise temel ihtiyacı kaynaktır.
Kenti tanımak adına gereksinim duyulan kaynak ise işte kent hafızası niteliği taşıyan donelerdir.
Bazen bir cadde, bir çarşı, bir yapı bazen de yazılı ve görsel bir eser, kent hafızası olabilir. Tabi ki görmek isteyene…
Bu itibarla toplumumuzun varoluşunu ortaya koyabilmek adına en önemli yükümlülüklerinden biri de hafıza sahibi olabilmektir.
Dün Bursa’da kent hafızası adına kritik bir adım atıldı. Büyükşehir Belediyesi, Dijital Kent Arşivi halka açıldı.
Bursa müzeleri, orkestra, kütüphane ve Bursa Araştırmaları Merkezi arşivinden oluşan 23 bin veriye dijital ortamda erişim imkanı getirildi.
Araştırmacılar açısından bir hazine niteliğindeki bu arşive ikinci aşamada Büyükşehir Belediyesi’nin 1880-1927 yıllarına ait meclis karar defterleri, arzuhâl kayıtları ve üst makamlara giden yazışmalar ile 1927’den günümüze kadar olan bütün meclis kararları da eklenecek.
Üçüncü aşamada ise Bursa’ya ait 1455-1923 yıllarına ait şer’iye sicilleri transkript edilip arşive dâhil edilecek.
Bu tarihi adım, dün Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıyla kamuoyuna duyuruldu. Programda bu çalışmanın bir başka etabında da sisteme Bursa Basınını ekleme olasılığını sordum.
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bayhan, mevcutta belediyenin kurumsal hafızasına yönelik detaylı bir çalışmanın sürdüğü ve sürecin etap etap ilerlediğini belirterek basının da sisteme eklenmesinin mümkün olduğunu söyledi.
Her şeyi devletten beklememek gerek. Küçük Bab-ı Ali denen Bursa’da basının lokomotifi Olay ve Bursa Hakimiyet gazeteleriyle birlikte diğer günlük, haftalık ve aylık yayım yapan kuruluşların sürece katkı koyması ve ‘kent hafızası’ olgusuna sahip çıkması gerekiyor.
Bursa Gazetecileri Cemiyeti (BGC) de bu konuda kent hafızasının bir paydaşı olarak gazetecilik mesleğinin sorumluluğunu ve onurunu korumak adına öncü olabilir.
Buradan duyurayım, kent belleği niteliği taşıyan mecmuaların dijitale aktarılması ve bu sistem aracılığıyla halkın erişimine açılması için gönüllülük esasıyla çalışmaya hazırım.
Saygıyla…
NOT: ‘Kentini unutan adam’ başlığına yazıda tam anlamıyla bir yanıt bulamayanlar olabilir. Bilinmeli ki kentini unutan adam, aslında kendini unutan adamdır. Kendini unutandan ne topluma ne de memlekete bir fayda beklenir. Tabi ‘kendini unutan’ tabirinin bir başka yönden müspet bir anlamı da bulunmaktadır. Özellikle milletin ve memleketin menfaati adına kendini unutanlar, söz konusu tabirin pozitif temsilini oluşturmaktadır. Bu bağlamıyla kendini unutmak bir erdemdir. Diğer anlamıyla ise bir çürüme!..
ETİKET :