120 günde asayiş
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Emniyet ve Jandarma ekiplerinin 120 günde Bursa’da gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında bilgi verdi.
Bakan Yerlikaya’nın açıkladığı verilere göre Bursa’da 120 günde terör örgütlerine yönelik 114 operasyon düzenlendi. 11 teröristin etkisiz hale getirildiği operasyonlar sonucu 163 zanlı gözaltına alındı. Bunların 24’ü tutuklandı, 16’sı adli kontrol şartına bağlandı.
Bursa’da organize suç örgütlerine yönelik 19 operasyon yapıldı. 93 kişi gözaltına alındı. 42 kişi tutuklanırken 7 kişi adli kontrole alındı. Operasyonlar neticesinde 3 mafya tipi organize suç örgütü çökertildi.
Zehir tacirlerine yönelik 3 bin 11 operasyon gerçekleştirildi. 3 bin 462 kişi gözaltına alındı. 445 kişi tutuklandı. 143 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Siber suçlarla mücadele kapsamında Bursa’da 17 bin 423 sosyal medya hesabı üzerinde çalışma yapıldı. Bu çalışmalar neticesinde planlanan 9 operasyonla 24 şahıs gözaltına alındı, 3’ü tutuklandı.
Kaçakçılıkla mücadele kapsamında 132 operasyon tertip edildi. 230 kişi gözaltına alınırken bunların 22’si tutuklandı, 10’u hakkında adli kontrol hükmü verildi.
Düzenli ve düzensiz göçmen tablosu hakkında veriler paylaşan Bakan Yerlikaya, Bursa’da geçici koruma altındaki Suriyeli sayısının 170 bin 171 olduğunu, ikamet izinli 52 bin 17 göçmen olduğunu ve uluslararası koruma statüsünde 2 bin 390 kişi bulunduğu dile getirdi.
Göçmen kaçakçılığıyla mücadele kapsamında Bursa’da 120 günde 13 operasyon yapıldı. 21 kaçakçı yakalandı. 6’sı tutuklandı.
120 günde 916 düzensiz göçmen yakalandı. Öncekilerle birlikte bu süre zarfında toplam 980 düzensiz göçmen sınır dışı edildi.
Bakan Yerlikaya, emniyet güçlerinin suçları aydınlatmada yüzde 86,9’luk bir oran yakaladığını belirterek “Yani her 100 olayın 87’sini arkadaşlarımız, aydınlattı” dedi.
Hem olayların ayısını düşürmek hem de suçların aydınlatılması oranını daha da yükseltmek istediklerini vurgulayan Yerlikaya, “Bursa’mıza söz veriyoruz” ifadelerini kullandı.
Yine 120 günde emniyet güçleri, yakalama kararı olan 2 bin 956 kişiyi ve ifade kararı olan 9 bin 414 kişiyi yakalayıp adalete teslim etti.
Bu verilere yalnızca birer istatistik olarak bakamayız. Bu, esasen güvenlikte yeni bir konsept ve irade beyanıdır. Ve kılcal bir temizliktir.
Bazılarımız, bu dönem ile önceki dönemin güvenlik şartlarını kıyaslayabilir. Hatta kendince bir başarı tanımı da geliştirebilir. Fakat bizce aslolan toplumsal huzurun tesisidir.
Önceki dönemin terörle mücadelede elde ettiği başarıyı ve zehir tacirlerine yönelik şafak baskınlarını da unutmamak gerekir.
Bu noktada bizim sürekli göz önünde bulundurmamız gereken bir gerçek var ki o da huzuru ve güvenliği hedef alanların kendini sürekli yeniden var etme gibi bir özelliğinin olduğu ve yeni yöntemlerle sınamalara giriştiğidir.
Toplumun çoğu zaman örgütlü nitelikteki bu kötücül organizasyonlara karşı uyanık olması, emniyet güçlerinin işlerini kolaylaştırması ve vatandaşlık ödevi gereği yardımcı olması önem arz etmektedir.
Muhakkak ki kolluk güçlerinin her faaliyeti, kentin huzur seviyesini artıracaktır. Bakan Yerlikaya’nın huzur vurgusu kuşkusuz ki bizler için kıymetlidir.
Fakat burada özellikle Bursalı yerel idarecilere düşen bir sorumluluk var ki o a kent imajını muhafaza etmektir.
“Bursa, bir huzur kenti olacak” ifadesi yerine ‘Bursa’nın huzur kenti kimliği korunacak’ denilmelidir.
Zira ülkemizdeki diğer büyükşehirlere bakıldığında hem yaşayanlar hem de dışardan gelenler için Bursa’nın durumu çok daha iyidir.
Yukardaki istatistikleri referans alarak Bursa’ya ilişkin olumsuz bir tablo çizmek kente karşı bir haksızlık olur. Çünkü 3,5 milyona yakın nüfus yoğunluğunda oranlar kabul edilebilir düzeydedir.
Huzuru korumada toplumsal anlayışı geliştirmek gerekmektedir. Yerel yönetimler, kentlilerde sorumlulukları hakkında farkındalık oluşturarak bir dizi edinimlerin kazanımına ön ayak olmalıdır.
Mesela bu huzur ifadesinde olduğu gibi ‘yaşanabilir kent’ sözünde de bir çelişki var. Halen ülkemizde bazı siyasiler ve yerel aktörler yönettikleri kente ilişkin vaatlerinde ‘yaşanabilir kent olacağız’ tarzında ifadeler kullanıyor. İçinde bulunduğumuz 21’inci yüzyılda hedef ve vaatlerimizin seviyesi bu mudur?
Son 60 yılda hızlı kentleşmeyle ortaya çıkan manzara kaotik görünse de insanımız iyi veya kötü şehrimizde yaşamaktadır. Bugün yaşanabilir kentlerden önce yaşayabilen toplum yapısına ihtiyacımız vardır.
Bu çerçevede kötücül organizasyonlar kadar ekonomik anlamda topluma yayılan sıkıntıların da huzuru baltaladığını unutmamak gerekir. Esasen enflasyonun da asayiş bozucu bir rolü vardır. Ve sosyal bütünlük için en az örgütlü suçlar kadar tehlikelidir.
Çek-senet mafyasını savunacak değiliz! Ama vatandaşı, çek-senetçilerin eline düşüren şartları da düşünmemiz gerektiğini ifade etmeliyiz.
Ağır borçlar altında bulunan vatandaş, son faiz artışlarıyla birlikte geciktikçe büyüyen borçlarına çare ararken ne kadar huzurlu olabilir?
Kendisinde huzur kalmadığında etrafındaki huzuru ne kadar önemseyebilir?
Örneğin evimin önündeki parkta ve pazar alanında her gece bir ayyaş takımının şamatalarını duyuyorum.
Önceleri kızıp balkondan ‘sizin evinizin önünde ben bunu yapsam olur mu?’ diye sesleniyordum.
Artık ‘belli ki adamın bir derdi var’ deyip karışmıyor dinlediği ağır arabeske oturduğum yerden eşlik ediyorum.
Saygılarımla…
ETİKET :